top of page

Eleştirel Düşünce için Yedi Alet

Daniel Dennett


Guardian’a yazdığı bir makalede Daniel Dennett, Intuition Pumps And Other Tools for Thinking adlı kitabında düşünmek, eleştirel düşünmek konusunda yazdıklarından yedi yolu ya da yedi aleti (tool) maddeler halinde sıralıyor. Aşağıda bu yedi yol ya da aletin bir özetini bulacaksınız.


04/24 | Çeviri

 



1942 doğumlu Amerikalı Daniel Clement Dennett günümüz felsefesinin önemli isimlerinden biridir. Wittgenstein'ın öğrencisi olan, “Makinedeki Hayalet” görüşüyle ünlü Gilbert Ryle’ın öğrencisidir. Psikoloji felsefesi, zihin felsefesi, yapay zeka, bilim felsefesi, bilişsel bilim, evrim teorisi, din, ahlâk, bilim anlayışı konularında yazdıklarıyla bilinmektedir. Türkçedeki kitapları: “Bilinç Açıklanıyor”, Alfa, 2017, çev. Sibel Kibar; “Aklın Türleri, Varlık, 1999, Handan Balkara; Darwin’in Tehlikeli Fikri, Alfa, 2014, çev: Ayber Eper ve Bahar Kılıç; Özgürlüğün Evrimi, Alfa, 2015, çev. Çağatay Tarhan, Aklın G’özü-Benlik ve Ruh Üzerine Hayaller ve Düşünceler, Boğaziçi Ünv., 2017 (3. baskı), çev. Füsun Doruker.


...


1. Hatalarınızı kullanın

Dennett’in kullandığı ilk alet katı entelektüel dürüstlüğü salık veriyor, kendini tahkik etme, yargılama ve yanılgıyı kabul etme. Tipik olarak bunu şu şekilde tarif ediyor: “Bir hata yaptığınızda, derin bir nefes alıp dişlerinizi gıcırdatmayı ve kendi hata hafızanızı kıyasıya yoklayarak, onu elinizden geldiğince duygusallıktan uzak, tarafsız bir şekilde incelemeyi öğrenmelisiniz.”


2. Rakibinize saygı duyun

Genellikle “iyi niyetli” ya da “cömert” okuma diye bilinen ikinci husus retorik olduğu kadar mantıksal da bir alet, çünkü ikna etmenin özü insanların sizi etkin biçimde dinlemesini sağlamayı içeriyor. Ve eğer fazlasıyla müşkülpesent, bilgiç, kötücül, aceleci ya da hakkaniyetsizseniz insanlar sizi dinlemeyecektir. Dennett’in sözleriyle: “Hedefiniz, getirdiğiniz eleştiriyi almaya açık bir dinleyici kitlesi olacaktır: Onların yaptığı gibi siz de onların pozisyonunu anladığınızı gösterip, sağduyu sergilediniz….” 


3. “Elbette” kornası

“Korna” gürültülü, -araba kornası gibi- elektronik bir düdük, bir acil uyarıdır. Bu maddede Dennett bizden şunu istiyor: Tartışmaya dayalı bir denemenin yazarı, okurun çabucak hemfikir olup yola devam edeceği umuduyla yeterli sebep ya da kanıt sunmaksızın “uygun biçimde sınanmamış bir ‘apaçıklık’”a başvurduğunda “elbette” sözüne retorik bir uyarı göstergesi gibi muamele edin. Durum hep böyle olmasa da, diyor Dennett, bu laf-ü güzaf çoğu kez argümandaki zayıf bir noktaya işaret eder, çünkü yazar ya da okur gerçekten  “emin” olabilseydi, “elbette”, “pek tabii” vs. gibi sözler sarfetmek gerekmeyecekti.





4. Retorik soruları cevaplayın

“Elbette”nin kullanılması gibi, retorik bir soru düşünmenin yerini alabilir. Retorik sorular, “cevap o kadar aşikar ki cevaplamaya kalksan başına bela”  mantığına dayanırken, Dennett yine de cevap vermeyi tavsiye ediyor. Bu hususu da Peanuts adlı çizgi filmle örneklendiriyor: “Charlie Brown, retoriğe sığınıp, şunu sormuştu: ‘Burada doğru ve yanlışın ne olduğunu kim söyleyecek?” ve Lucy br sonraki karede cevap verir: “Ben söyleyeceğim”. Lucy’nin “elbette”li cevabı Charlie’yi hazırlıksız yakalar. Eğer hakiki felsefi bir tartışmaya girişseydi, bu onun kendi varsayımlarını yeniden incelemeye, sınamaya mecbur bırakacaktı. 


5. Ockham’ın Usturası'nı [1] kullanın

14. asırda yaşamış İngiliz filozof Occamlı William, daha önce lex parsimonious, yani ‘tutumluluk yasası’ diye bilinen bu ilkeye kendi adını vermiştir. Dennett mevzuyu şu şekilde özetler: “Fikir açıktır: Eğer elinizde olguyu aynı ölçüde izah etmeye elverişli, (daha az bileşen, daha az varlık (entite) içeren) basit bir teori varsa, gidip de daha karmaşığını, abartılısını uydurmayın.”  


6. Zamanınızı Zırvalarla Harcamayın

Yaptığı özette karakteristik sertliğini sergilerken Dennet’in altıncı maddesi , her şeyin neredeyse yüzde 90’nının çer çöp olduğunu öne süren “Sturgeon’ın yasası”nı [2] açıklar. Bu oranın abartılı olabileceğini teslim etse de asıl mesele şudur: Zamanınızı, ideolojik yergi adına dahi olsa ya da özellikle bunun için, herhangi iyi, yararlı bir tarafı olmayan argümanlarla harcamanızın manası yok. 





7. Derinlik Görünüşlerine Karşı Tetikte Olun

Dennett son maddeyi gözde umacılarından biri olan “derinlik görünüşü” (deepity) [3] terimine ayırır. Bu terimi bilgisayar uzmanı Joseph Weizenbaum’dan almıştır. Bir “Deepity”, “ hem doğru hem önemli -hem de derinmiş- gibi görünen ama aslında bu etkiyi muğlaklığı sayesinde elde eden bir önermedir” Burada Dennett’in her pahasına açıklık talebi okurlarını ikiye böler. Bazıları onun kesinlik itkisini hayranlık verici analitik bir etik olarak görürken, bazıları metafizikçilerin, mistiklerin, teologların, kıta felsefesi düşünürlerinin, post-modern filozofların ve hatta şairlerin diline karşı hakkaniyetsiz bir önyargı ve tarafgirlik olarak değerlendirir.



Çeviren ve notlandıran: Murat Erşen



 

Kaynak: Daniel Dennett Presents Seven Tools For Critical Thinking, Josh Jones, Open Culture, 2013. [İlgili bağlantı]

 

[1] "non sunt multiplicanda entia praeter necessitatem.” “nesnelerin sayısı (varlıkları yahut ilkeleri), zorunlu olmadıkça çoğaltılmamalıdır.” anlamına gelen bu cümle Ockhamlı William’ın tutumluluk ilkesini (principe de parcimonie) açıklamaktadır. Bu ilke, olguları en yalın biçimiyle açıklayan savı yeğlememizi önermektedir. ‘Her şeyin birbirine eşit olduğu bir durumda en basit açıklama doğruya en yatkın olandır.’’ ya da "Bir sorunun iki ayrı teorik çözümü varsa bunlardan daha basit olanı tercih edilir.” diye de ifade edilebilir.

[2] Sturgeon’un yasası, Amerikalı ünlü bilimkurgu yazarı Theodore Sturgeon’udn yapılan iki alıntıdan türeyen iki farklı özdeyiştir: İlki: “Her şey her zaman mutlaka öyle değildir.” [”Nothing is always absolutely so”.] Bkz. “The Claustrophile”, Galaxy, 1956. Daha ünlü olan ikincisi: “Her şeyin yüzden doksanı çer çöptür” ya da “ıvız zıvırdır” [“Ninety percent of everything is crud" ya da "Ninety percent of everything is crap”.] Bkz. Venture, 1958: “Bilimkurgunun % 90’nını çöp, ıvır zıvır saçmalık olarak kategorize eden aynı ölçütler kullanıldığında, filmlerin, edebiyatın, tüketim mallarının vs. % 90’nının da ıvır zıvır olduğu ileri sürülebilir…”

[3] Daniel Dennett “Deepity”nin ne olduğunu esprili bir şekilde şöyle anlatıyor. [İlgili bağlantı]

Üst
bottom of page