top of page

Sözcüklerin Yok Edicisi (Destroyer of Words) *

George Steiner


Eğer konuştuğunuz kişiler sizi göremezlerse felce uğrarlar (paralyzed), böylece durumun efendisi olursunuz. Oppenheimer bu tür teatral manevralarda bir dâhiydi. Tüyler ürpertici derecede korku uyandıran bir adamdı; bunu betimlemek epey zor.


07/23 | Minyatür

 

J. Robert Oppenheimer


The Economist Amerikan atomik gücü üzerine tartışmaları takip etmem için beni Atlantik'in öteki ucuna göndermişti: Birleşik Devletler nükleer bilgisini Avrupa'yla paylaşacak mıydı? Eisenhower'in yönetimi altındaki Amerikalılar paylaşmamaya karar verdi. Bu kesinleşmiş değildi; gerçek bir işbirliğinin gerçekleşeceğine dair hâlâ umut vardı. Böyle olunca ben de J. Robert Oppenheimer'le röportaj yapmak için Princeton'a, o muhteşem, gerçekdışı küçük kasabaya gittim. Oppenheimer'in gazetecilere yönelik patolojik bir nefreti vardı, fakat bana “sana on dakika ayıracağım” demişti. Öğlen için randevu vermişti. Gelmedi. Ben de öğle yemeğimi diplomatlar diplomatı George Kennan, o zamanın en önemli sanat tarihçisi Erwin Panofsky ve büyük helenist, Platon uzmanı Harold Cherniss'le yedim.


Tüm bunların ardından, yarım saat sonra beni alacak taksiyi beklerken Cherniss beni ofisine davet etti. Biz konuşurken Oppenheimer geldi ve arkamıza oturdu. İdeal hiledir: Eğer konuştuğunuz kişiler sizi göremezlerse felce uğrarlar (paralyzed), böylece durumun efendisi olursunuz. Oppenheimer bu tür teatral manevralarda bir dâhiydi. Tüyler ürpertici derecede korku uyandıran bir adamdı; bunu betimlemek epey zor. Bir seferinde genç bir fizikçiye “Fazla gençsiniz ve fazla az şey yapmışsınız!” dediğini duydum. İnsana gidip bir köşede kendini asmayı istetecek bir yorum!


Georg Steiner, gençlik yıllarında


Cherniss Platon'dan yayına hazırladığı, bir boşluk (lacuna) eklenmiş bir pasajı gösteriyordu; orayı doldurmaya çalışıyordu. Oppenheimer o pasajla ne yapılabileceğini bana sorduğunda kekelemeye başladım. Ardından ekledi: “Büyük bir metin biraz boş uzay içermelidir.” İçimden şöyle dedim: “Sonuçta, kaybedecek bir şeyin yok, taksi on beş dakika içinde burada olacak.” Ona şöyle yanıt verdim: “Bu kendini beğenmiş bir cliché. Öncelikle, sözleriniz Mallarmé'den alıntı. İkinci olarak, sonsuza kadar oynayabileceğiniz bir paradoks türü bu. Fakat eğer sıradan faniler için bir Platon baskısı hazırlamaya çalışıyorsanız, boş uzayların doldurulması daha iyidir.” Oppenheimer muhteşem biçimde karşılık verdi: “Hayır, felsefede esas olan, bilhassa tartışmaya (argument) teşvik etmektir.” Hiç kimsenin ters gitmeye cüret edemediği bu adam, atışmamızdan son derece keyif alıyordu. Konu hakkında gerçekten tartışıyorduk. Sonrasında Oppenheimer’in sekreteri koşarak geldi ve “Bay Steiner'in taksisi gitmek üzere!” diye haber verdi. Muhabirlik görevim için Washington'a gidecektim. Kapıda bu olağanüstü adam, bir köpekle konuşur gibi, “Evli misin?” diye sordu.


“Evet.”

“Çocuğun var mı?”

“Hayır.”

“Harika. Bu kalacak bir yer bulmanı kolaylaştırır.”


Bu, Princeton İleri Araştırmalar Enstitüsü'ne ilk genç hümanist olarak beni davet etme biçimiydi.



Çeviri: Yasin Karaman


 

* G. Steiner'in J. Robert Oppenheimer'le tanışmasını anlattığı bu yazının başlığı, 16 Temmuz 1945'te ilk nükleer patlama deneyinin başarıyla gerçekleştirilmesinden sonra Oppenheimer'in Bhagavad Gita'dan hatırladığı şu sözlere oyuncul biçimde gönderme yapıyor: "Ben artık Ölüm oldum, dünyaların yok edicisi" (I am become Death, the destroyer of worlds).

Üst
bottom of page