Ahmaklığa Dair
- Dietrich Bonhoeffer
- 19 Eki
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Eki
Dietrich Bonhoeffer
Böylece, ahmaklığın muhtemelen doğuştan gelen bir kusur olmadığını, fakat insanların kendi kendilerini ahmak yerine koydukları veya başkalarının bunu yapmasına izin verdikleri muayyen koşullarda ortaya çıktığı izlenimi ediniriz.
10/25 | Kitap

Ahmaklık iyiye kötüden daha tehlikeli bir düşmandır. Kötülüğe karşı çıkılabilir; maskesi düşürülüp, gerektiğinde güç kullanarak önlenebilir. Kötülük, hiçbir şey olmasa, insanları huzursuz ettiği için bile, daima kendi yıkımının tohumlarını içinde taşır. Ahmaklık karşısında ise savunmasızız. Ne karşı çıkmanın ne de güç kullanmanın ona karşı bir faydası vardır; akıl yürütmek işe yaramaz; eğer olgular kişisel önyargılarla çelişiyorsa kuşkulu kılınabilirler –gerçekten de ahmak bunları eleştirerek karşı koyabilir, ve inkâr edilemez şeylerse, küçük istisnalar olarak pekâlâ kenara itilebilirler. Demek ki, alçak birinden farklı olarak, ahmak kendi hâlinden gayet memnundur; gerçekte ise, saldırganlaşması için fazla şey gerekmediğinden kolayca tehlikeli hâle gelebilir. Bu yüzden ahmak birine bir alçaktan daha dikkatli yaklaşmak gerekir; ahmakları bir daha asla akıl yoluyla ikna etmeye çalışmasak da olur, zira bu hem yararsız hem de tehlikelidir.
Eğer ahmaklığı layıkıyla ele alacaksak, onun doğasını anlamaya çalışmalıyız. Şurası kesindir ki, o, akli bir kusur olmaktan ziyade ahlaki bir kusurdur. Zihnen çevik ama ahmak insanlar olduğu gibi, düşük zekalı ama ahmaklıktan epey uzak insanlar da vardır -özel durumların sonucunda yaptığımız epey şaşırtıcı bir keşiftir bu. Böylece, ahmaklığın muhtemelen doğuştan gelen bir kusur olmadığını, fakat insanların kendi kendilerini ahmak yerine koydukları veya başkalarının bunu yapmasına izin verdikleri muayyen koşullarda ortaya çıktığı izlenimi ediniriz. Ayrıca bu kusurun sosyal olmayan ve yalnız yaşamayı sevenler arasında, sosyalliğe eğilimli veya mahkûm birey veya gruplarda görüldüğü kadar yaygın olmadığını farkederiz. O halde, ahmaklığın psikolojik olmaktan ziyade sosyolojik bir sorun olduğu ortaya çıkar. Ahmaklık, tarihsel koşulların insanlar üzerindeki etkisinin özel bir biçim, belirli dışsal etmenlerin psikolojik bir yan ürünüdür. Daha yakından baktığımızda, ister politik ister dinsel olsun, herhangi bir şiddetli güç gösterisinin, insan türünün büyük kısmında bir ahmaklık patlamasına neden olduğunu görürüz; gerçekten de bu psikolojik ve sosyolojik bir yasa gibi görünür: birilerinin gücü, diğerlerinin ahmaklığına ihtiyaç duyar. Söz konusu olan, belli başlı insani kapasitelerin, misal zihinsel kapasitelerin budanmış veya tahrip edilmiş olması değildir, daha ziyade gücün kabarışının, insanları bağımsız yargılama yetisinden mahrum bırakması ve az çok bilinçsizce, kendileri için yeni bir gidişat tayin etmeye çalışmaktan vazgeçirecek kadar ezici bir etki yapmasıdır. Ahmak birinin çoğu zaman inatçı olması, onun bağımsız olduğunu düşünmeye yöneltmemeli bizi. İnsan onunla konuştuğunda, âdeta kişinin kendisiyle değil, etkisi altında kaldığı sloganlar, replikler ve benzeri şeylerle muhatap olduğunu hisseder. Ahmak büyülenmiş, körleşmiş, insaniyeti paçavraya dönmüştür ve sömürülmektedir. Bir kez iradesini teslim edip pasif bir araç hâline geldiğinde yapmayacağı kötülük yoktur ama bunların kötü olduğunu göremez. Burada insan karakterine onarılamaz hasarlar verebilen şeytanca bir istismar tehlikesi yatar.

Ancak tam bu noktada, ahmağı kurtarmak için eğitimin kâr etmeyeceğini anlarız. Onun ihtiyacı olan şey kefarettir. Başka çaresi yok. O zamana kadar onu akılcı argümanlarla ikna etmeye çalışmanın dünyevi bir faydası yoktur. Bu durumda, "halkın" gerçekten ne düşündüğünü öğrenmeye çalışmanın neden faydasız olduğunu ve bu sorunun sorumlu düşünen ve hareket eden biri için neden bu kadar gereksiz olduğunu çok daha iyi anlayabiliriz. İncil'in dediği gibi, "Rab korkusu bilgeliğin başlangıcıdır”. Başka bir deyişle, aptallığın tek çaresi ruhsal kurtuluştur, çünkü yalnızca bu, bir insanın Tanrı katında sorumlu bir kişi olarak yaşamasını sağlayabilir. Ancak insanın ahmaklığı üzerine bu düşüncelerde bir nebze teselli vardır. İnsanların çoğunluğunun her koşulda ahmak olduğunu düşünmemiz için hiçbir sebep yok. Uzun vadede önemli olan, yöneticilerimizin insanların ahmaklığından mı, yoksa bağımsız yargılarından ve zekâlarından mı daha çok kazanç elde etmeyi umduklarıdır.
Çeviren: Mehmet Hocaoğlu







