top of page

Dijitalleşme ve Demokrasinin Krizi


Enformasyon rejiminin tahakkümü, gündelik hayatla tamamen iç içe geçmiş olmasında gizlidir. Sosyal medyanın sokulganlığında, arama motorlarının rahatlığında, sesli asistanların yatıştırıcı seslerinin ya da akıllı uygulamaların iş bilir yaltakçılığının arkasında saklanır.


11/22 | Kitap/Çeviri

 


Şeffaflık, enformasyon rejiminin görselleştirme politikasının adıdır. Şeffaflığı yalnızca enformasyon politikasını kamuya açık hâle getiren kurumlar ve kişiler açısından düşünmek, onun gerçek anlamını gözden kaçırmak olur. Şeffaflık, enformasyon rejiminin sistematik bir zorlamasıdır. Şeffaflığın buyruğu şudur: Her şey enformasyon olarak mevcut olmalıdır. Şeffaflık ve enformasyon eş anlamlıdır. Enformasyon toplumu, şeffaflık toplumudur. Şeffaflık buyruğu uyarınca, enformasyonlar serbestçe dolaşmalıdır. Gerçekten özgür olan insanlar değil, aksine enformasyonlardır. Enformasyon toplumunun paradoksu ise şudur: İnsanlar enformasyonların esiridir. İletişim kurup enformasyonlar üreterek kendi kendilerini zincirlerler. Dijital hapishane şeffaftır.


Apple'ın New York’taki amiral gemisi mağazası bir cam küptür. Bu mağaza, bir şeffaflık tapınağıdır. Görselleştirme politikası bağlamında, Mekke'deki Kâbe’nin mimari karşıt-imgesidir. Kâbe, kelime anlamı olarak küp demektir. Kalın, siyah bir örtü onu gözlerden saklar. Yapının içine sadece imamlar girebilir. Herhangi bir görünürlüğü reddeden Arkanum, teopolitik tahakküm için kurucudur. Yunan tapınağında en içteki, görülebilirlikten korunan alana adyton (kelime anlamı: erişilemez/ulaşılamaz) denir. Bu kutsal alana yalnızca rahipler girebilir. Bu tahakküm biçimi Arkanum'a dayanmaktadır. Şeffaf Apple-Shop ise günün her saati açıktır. Mağaza zemin katta bulunmaktadır. Müşteri olarak herkesin binaya erişimi vardır. Siyah örtülü Kâbe ve cam Apple-Shop iki farklı tahakküm biçimini cisimleştirir: Arkanum ve şeffaflık.


Gerçi Apple'ın cam küpü özgürlük ve sınırsız iletişim telkin eder, ancak fiilen enfomasyonun acımasız tahakkümünün cisimleşmiş örneğidir. Enformasyon rejimi insanları tamamen şeffaf kılar. Tahakkümün kendisi ise asla şeffaf değildir. Şeffaf tahakküm diye bir şey yoktur. Şeffaflık, görünürlükten kaçınan bir sürecin ön yüzüdür. Şeffaflığın kendisi şeffaf değildir. Arka yüzü vardır. Şeffaflığın makine dairesi karanlıktır. Algoritmik kara kutunun giderek artan gücüne kendimizi bu şekilde teslim ediyoruz.



Enformasyon rejiminin tahakkümü, gündelik hayatla tamamen iç içe geçmiş olmasında gizlidir. Sosyal medyanın sokulganlığında, arama motorlarının rahatlığında, sesli asistanların yatıştırıcı seslerinin ya da akıllı uygulamaların iş bilir yaltakçılığının arkasında saklanır. Nitekim akıllı telefon, bizi sürekli gözetime tâbi tutan etkili bir habercidir (Informant). Akıllı Ev ise tüm evi, günlük hayatımızı en ince ayrıntısına kadar kaydeden dijital bir hapishaneye dönüştürür. Akıllı süpürge robotu bizi zahmetli temizlikten kurtarırken tüm evin haritasını çıkarır. Ağ bağlantılı sensörlere sahip akıllı yatak, uyurken bile gözetlemeye devam eder. Gözetim, kolaylık biçiminde günlük yaşama sızmaktadır. Akıllı konfor alanı olarak bu dijital hapishanede, egemen rejime karşı hiçbir direniş yoktur. Like, herhangi bir devrim düşüncesini ortadan kaldırır.


Enformasyon kapitalizmi neoliberal iktidar tekniklerini benimser. Disiplin rejiminin iktidar tekniklerine karşıt olarak, zorlama ve yasaklarla değil, aksine olumlu teşviklerle işler. Özgürlüğü bastırmak yerine sömürürler. İrademizi şiddetle kırmak yerine, bilinçsiz bir düzeyde kontrol ederler. Baskıcı, disipline dayalı iktidar, yerini komuta etmeyen, aksine fısıldayan, buyurmayan, ama dürten, yani davranış kontrolünün incelikli araçlarıyla iteleyen akıllı bir güce bırakır. Foucault’nun disipline dayalı rejimini karakterize eden Gözetleme ve Cezalandırma, yerini motivasyon ve optimizasyona bırakır. Neoliberal enformasyon rejiminde egemenlik, kendisini özgürlük, iletişim ve topluluk [community] olarak sunar.


YouTube ve Instagram’daki Influencerlar da neoliberal iktidar tekniklerini içselleştirir. İster seyahat ister güzellik ister fitness Influencerları olsun, sürekli özgürlük, yaratıcılık ve özgünlük yeminleri ederler. Ürünleri kendi sunumlarına akıllıca yerleştirdikleri için yaptıkları reklamlar rahatsız edici olarak algılanmaz. YouTube'daki geleneksel reklamlar, ad-blockerlar tarafından kaldırılırken, onlarınki özel olarak aranır ve istenir. Influencerlara rol model olarak tapılır. Dolayısıyla bu her şeye dinî bir boyut kazandırır. Motive edici konuşmacılar olarak Influencerlar, kurtarıcılar gibi davranırlar. Genç takipçiler, influencerların sahnelediği günlük yaşamlarında tükettiklerini iddia ettikleri ürünleri satın alarak birer mürit olarak onların hayatına iştirak ederler. Böylelikle takipçiler bir dijital Efkaristiya’ya [şükran ayinine] katılırlar. Sosyal medya bir kilise gibidir: Like âmin demektir. Paylaşmak birliktir. Tüketmek kurtuluştur. Influencerların dramaturjisi olarak tekrar, can sıkıntısına ve rutine yol açmaz. Daha ziyade, bütüne bir ayin karakteri verir. Aynı zamanda, influencer, tüketim ürünlerini kendini gerçekleştirmenin araçları gibi gösterir. Kendimizi ölümüne gerçekleştirirken, aynı zamanda kendimizi ölümüne tüketiriz. Tüketim ve kimlik iç içe geçer. Kimliğin kendisi bir meta hâline gelir.


Hayatlarımız, psikopolitik davranış denetimine dayalı olarak tamamen kayıt altına alınırken özgür olduğumuzu hayal ederiz. Neoliberal enformasyon rejiminde iktidarın işleyişini sağlayan, kalıcı gözetimin farkındalığı değil, hissedilen özgürlüktür. Big Brother'ın dokunulmaz tele-ekranının aksine, akıllı dokunmatik ekran her şeyi kullanılabilir ve tüketilebilir hâle getirir. Böylelikle “parmak ucu özgürlüğü” yanılsamasını yaratır. Enformasyon rejiminde özgür olmak, eylemde bulunmak [handeln] değil, tıklamak, beğenmek ve paylaşmak anlamına gelir. Dolayısıyla neredeyse hiç direnç yoktur. Devrimden korkulmasına gerek yoktur. Parmaklar, kendi başlarına eyleme geçme yetisine sahip değildir. Onlar sadece tüketici tercihinin bir organıdır. Tüketim ve devrim birbirini dışlar.


Seküler bir siyasal din olarak klasik totalitarizmin başat özelliklerinden biri, “dünyanın bütüncül açıklamasını” verme iddiasında olmasıdır. Bir anlatı/hikâye [Erzählung] olarak ideoloji, “tarihsel olarak meydana gelen her şeyin bütüncül açıklamasını, yani geçmişin bütüncül açıklamasını, şimdinin tam bilgisini ve geleceğin güvenilir öngörüsünü” vadeder. Dünyanın bütüncül bir açıklaması olarak ideoloji, her türlü olumsallık deneyimini, her belirsizliği ortadan kaldırır.



Enformasyon rejiminin dataizmi totaliter özellikler gösterir. Bütüncül bilgiyi amaçlar. Ancak veriye dayalı bütüncül bilgi, ideolojik anlatıyla [Narration] değil, bilakis sadece algoritmik işlemle elde edilir. Dataizm, olan ve olacak olan her şeyi hesaplamak ister. Big Data bir şey anlatmaz. Anlatılar yerini algoritmik sayımlara bırakır. Enformasyon rejimi, anlatıyı tamamen sayısal olanla değiştirir. Algoritmalar, ne kadar zeki olurlarsa olsunlar, olumsallık deneyimini ideolojik anlatılar kadar etkili bir şekilde ortadan kaldıramazlar.


Totalitarizmle birlikte, bize beş duyumuzla verili olan gerçekliğe/fiiliyata [Wirklichkeit] veda ederiz. Totalitarizm verili olanın arkasında, altıncı hissi gerektiren daha asli bir gerçeklik inşa eder. Dataizm ise altıncı his olmadan işler. Verili olanın, yani verilerin içkinliğini aşmaz. Dare (vermek) kökünden gelen Latince datum kelimesi, tam anlamıyla verilen/verili olan anlamına gelir. Dataizm, verili olanın arkasında, verinin arkasında başka bir gerçeklik resmetmez, çünkü ideolojisiz bir totaliterliktir.



Totalitarizm, bir lidere kendini teslim eden itaatkâr bir kitle biçimlendirir. İdeolojisi kitleleri canlandırır, ona ilham verir. Kitleye bir ruh üfler. Böylelikle örneğin Gustave Le Bon, Kitlelerin Psikolojisi’nde kitlelerin eylemlerini birleştiren kitle ruhundan bahseder. Buna karşın enformasyon rejimi, insanları yalnızlaştırır, tecrit eder. Bir araya gelseler bile bir kitle değil, dijital sürüler oluştururlar, tek bir lideri değil, influencerlarını takip ederler.


Elektronik medya, bir kitle insanı üretmesi anlamında, kitle iletişim aracıdır. “Kitle insanı, yerkürenin elektronik sakinidir ve aynı zamanda, global bir spor stadyumunda bir seyirciymiş gibi, diğer tüm insanlara bağlıdır.” Kitle insanının kimliği yoktur. O bir hiç kimsedir. Dijital medya, kitle insanı çağına son verir. Dijitalleştirilmiş yerkürenin sakini ise, bir “hiç kimse” değildir. Daha ziyade bir profile sahip biridir; oysa kitle çağında sadece suçluların bir profili vardı. Enformasyon rejimi, bireyin davranış profillerini oluşturarak ona hâkim olur.



Çeviri: Mustafa Özdemir


 

KAYNAK: Byung-Chul Han, Enfokrasi - Dijitalleşme ve Demokrasinin Krizi, çev. Mustafa Özdemir, Ketebe Yayınları, 2022, s. 11-15.




Üst
bottom of page