Evet, Evet: Derrida'nın Martello Kulesi
- Ezgi Çelik
- 10 Eki 2024
- 4 dakikada okunur
Ezgi Çelik
Martello Kulesinden yola çıkan Stephen Dedalus ile zaten hiçbir yere ait olmadığı için bir evsiz, mutlak öteki, hatta Joseph Campbell’in deyimiyle “everyman” biçiminde kodlanan Leopold Bloom’un 16 Haziran 1904’te Dublin sokaklarındaki gezintisi, Odyseus’un eve dönüşünün sonsuzca daralmış bir zaman ve mekândaki hikâyesini yeniden anlattığında, Joyce hangi geçmişi evet’liyordu?
10/24 | Kitap

Jacques Derrida, metinlerin anlamının sabit olmadığını, her zaman bir belirsizlik ve çok katmanlılık barındırdığını savunur. "Ulysses" gibi karmaşık yapılı eserler, bu anlam çokluğunu ortaya çıkarmak için mükemmel bir örnek teşkil eder. Derrida, Joyce'un dil oyunları, anlatım tarzı ve karakter derinliği üzerinden metinlerarasılık ve anlam kayması konularını ele almıştır. Özellikle, metindeki semboller ve imgeler arasındaki ilişkilerin sürekli bir yeniden yorumlamaya açık olduğunu belirtir. Bu bağlamda, "Ulysses" bir "metin" olarak, Derrida'nın "différance" kavramıyla örtüşen bir yapıda, anlamın sürekli ertelendiği ve tam olarak yakalanamadığı bir örnek sunar. Derrida'nın yaklaşımı, okuyucunun metni nasıl anlamlandırdığı ve yorumladığı üzerine yoğunlaşır; bu da eserin dinamik yapısını ve okur etkileşimini vurgular.
"Joyce'ta Evet Söylentisi" başlıklı konuşmasında, Joyce'un eserlerinde dilin ve anlamın nasıl işlediğine dair derinlemesine bir analiz yapar. Bu çalışmada, "evet" ifadesinin, hem onaylayıcı bir cevap olarak hem de daha derin, karmaşık anlam katmanları taşıyan bir sembol olarak nasıl kullanıldığına odaklanır. Derrida, Joyce'un metinlerinde anlamın her zaman belirsiz olduğunu ve dilin bu belirsizliği nasıl taşıdığını gösterir. Ulysses’de sıkça rastlanan dil oyunları ve metinlerarasılık da bu tartışmanın merkezindedir. "Evet" kelimesinin, hem olumlu bir yanıt hem de farklı yorumlama olasılıkları barındıran bir ifade olarak taşıdığı yük, Derrida'nın dilin çok katmanlı yapısını vurgulamasına olanak tanır. Bu bağlamda “evet” mutlak olarak bir sorunun cevabıdır. Derrida,Joyce'un eserlerinde, geleneksel anlamın ötesine geçen bir "evet" deneyimi sunduğunu, okuyucunun metinle olan etkileşiminde yeni anlam katmanlarının ortaya çıktığını ifade eder. Bu da, Joyce'un modernist anlatım biçiminin ve dilin sınır deneyimlerinin bir yansımasıdır.

Jacques Derrida'nın "Ulysses'in Gramafonu" başlığını tercih etmesinin birkaç önemli nedeni vardır. Bunlardan ilki metinlerarasılıktır. ”Gramafon", hem ses kaydı hem de dilin yeniden üretimi anlamına gelir. Metinde şöyle aktarır Derrida: “Evet hem yazılan hem söylenen bir işaret olabilir yalnızca, bir grafem olarak sesletilen ve bir fonem olarak yazılan, evet, bir sözcükle, gramafonlaştırılan.” (s.39) Böylece Derrida, Joyce'un "Ulysses"indeki dilin daimi yeniden üretimlerine kayıtlı dinamiklere ışık tutmak ister. Gramafon, sesin ve anlamın nasıl katmanlaştığını ve tekrar tekrar yorumlandığını simgeler. Başlığın bir diğer sebebi ise işitsellik ve yazı ilişkisidir. Ses ve yazının göstergesel bağları üzerine düşünür Derrida. Gramafon, sesin yazılı metne dönüşümünü temsil ederken, aynı zamanda yazının kendi içinde barındırdığı ses ve anlam zenginliğine de dikkat çeker. "Gramafon" kelimesi bir yanıyla da Derrida'nın "différance" kavramıyla bağlantılıdır. Gramafonun tekrar eden ve farklı katmanlar sunan doğası kiplerin pasif ve aktif kategorilerinin içine geçişini somutlaştırır.
Derrida’nın kitaptaki temel izleği “Joyceçu şeylerde bir uzman nedir?” sorusuyla açılır. Tokyo’da Joyce alimleri önünde verilecek bir konferansta Ulysses’deki “evet” konusu/ evet söylentisi üzerine konuşmanın Japon nezaket uzlaşımlarındaki yerini tartışmaya açar. Hayır demeden hayır’ı işitilebilir kılmanın bürokratik yöntemlerini geliştirmiş bir geleneğin içinde Joyce’un Ulysses’inde 359 kez geçtiği kabul edilen “evet” kelimesi ne anlama gelir? Derrida Tokyo’daki bir kartpostal dükkanında başlayan mesajsız kartın alıcısı olan bir kurgusal okur üzerine tahminlere girişir ve şöyle sorar: “Tokyo: Bu şehir Dublin’e ya da Ithaca’ya geri götüren Batı döngüsünde mi yer alır?”Bir onaylamanın, bir imzanın, daima bir yanıt biçimi altında ışıyan “evet”in dolayımı da Ulysses’in Odyssey’i evetlemesinde bu kez bir zihinsel seyahat olarak belirir:
“Deneyimlerim hem bir bilinç deneyimi bilimi”nin Hegelci anlamıyla benim “zihinsel fenomenoloji”mdir, hem de Ulysses’in büyük döngüsel geri dönüşü, otobiyografik-ansiklopedik dönenişidir: Zihin fenomenolojisi “yolculuk”undan (Odyssey) sık sık söz edilir. (s.28)

Martello Kulesinden yola çıkan Stephen Dedalus ile zaten hiçbir yere ait olmadığı için bir evsiz, mutlak öteki, hatta Joseph Campbell’in deyimiyle “everyman” biçiminde kodlanan Leopold Bloom’un 16 Haziran 1904’te Dublin sokaklarındaki gezintisi, Odyseus’un eve dönüşünün sonsuzca daralmış bir zaman ve mekândaki hikâyesini yeniden anlattığında, Joyce hangi geçmişi evet’liyordu? Homeros'un kahramanları gibi, Joyce'un karakterleri de kimlik arayışı ve yolculuk temaları etrafında şekillenmiştir. Derrida, Joyce'un karakterlerinin içsel ve dışsal yolculuklarını, klasik kahramanların serüvenleriyle ilişkilendirir. Joyce, Homerik temaları modern yaşamla harmanlayarak, eski ile yeniyi birleştirmiştir; Derrida, bu diyalogun, edebi gelenekler arasındaki sınırları nasıl bulanıklaştırdığını ve okur için beliren yeni anlam düzeylerini tartışır. Stephen’ın hem İsa hem de Hamlet’le özdeşleştirilerek kurgulanması, İrlanda’nın sömürge imajlarına direncinin Shakespeare ile bir hesaplaşma biçiminde belirmesi sonsuzca genişleyen bir bilinç haritasını belirginleştirir.

Joyce'un "Ulysses" eserindeki en etkileyici bölümlerden biri, özellikle "Penelope" bölümü olarak bilinen son kısımda yer alır. Bu bölüm, Molly Bloom'un iç monologunu içerir ve akıcı bir dil kullanımıyla, karakterin düşünceleri, duyguları ve deneyimleri arasındaki akışı yansıtır. Molly'nin düşünceleri, zaman ve mekan algısını aşarak, geçmiş anıları ve anlık hislerini bir arada sunar. Molly'nin aşk hayatı, evliliği ve kadınlık üzerine düşündükleri, Joyce'un karakterine derin bir boyut katar. Bu kez İthaca’nın mutlak rasyonalitesinde bütünlenmek yerine Molly Bloom’un Penelope temsilinde dağılma iradesini süreklileştiren bir bilinçtir Joyce'un aktardığı. Kendi sorusunu halüsinasyonla türetmeye girişen bir “evet"in kitabıdır Ulysses:
"Evet evet, kahkahayı doğuran şeydir bu ve Freud'un da haklı olarak söylediği gibi biz tek başına aynı bastırmaya ait bir şeyi paylaşmadan asla gülmeyiz. Ya da daha çok bu, kahkahaya yol açan şeydir, tıpkı onun ve id'in düşünceye yol açması gibi. Ve tıpkı onun ve id'i, kahkahanın ötesinde ve bu evetin ötesinde, ben/değil-benin evet/hayır/evetinin ötesinde daima bu diyalektiğe dönüşebilen ego/değil-egoyu oldukça basit bir biçimde sunması gibi." (s.129)
[*] Jacques Derrida, Ulysses Gramofonu- Joyce’ta Evet Söylen(t)isi, Çeviri: Ali Utku & Mukadder Erkan, Ketebe Yay. 2024.
Comments