Ayfer Tunç
Haldun Taner’in Ayışığında Çalışkur adlı kitabını çok severim. Geçenlerde kitaplığımda bir kitap ararken elime geçti, şöyle bir bakayım derken oturdum ve tekrar okudum.
01/25 | Kitap

Haldun Taner’in Ayışığında Çalışkur adlı kitabını çok severim. Geçenlerde kitaplığımda bir kitap ararken elime geçti, şöyle bir bakayım derken oturdum ve tekrar okudum.
Roman ya da novella ya da yaratıcı biçimine ne ad vereceksek, Ayışığında Çalışkur, Çalışkur Apartmanı’nın pek de ahlaklı ve düzgün hayatlar yaşamayan, ama dışardan bakıldığında saygıdeğer görülen sakinlerinin sıcak bir yaz gecesinde yaşadıklarının anlatılmasıyla başlar. Sakinlerin ağızları bozuktur, rüşvet verirler, vergi kaçakçılığı, zina yaparlar, ilişkileri pek onaylanır türden değildir.
Haldun Taner sadece hikâye yazmamış, bir kitap tasarlamış ve kurmuştur. Ayışığında Çalışkur’da. Hikâyenin bu ilk bölümünden sonra, aşırıya kaçmış bir Öztürkçeyle ya da anlaşılmayacak kadar Fransızca kelimelerle dolu Eleştiri ve Mektup örnekleri kaleme alır. Türk milletinin ağzı bozuk değildir, vergi kaçırmazlar, rüşvet yemezler, hile ve zina yapmazlar türünden eleştirileri kimi zaman mektup kimi zaman eleştiri yazısı formunda hikâyesine ekler.
Bununla kalmaz, şunları da ekler daktilo harfleriyle: “...icabı düşünüldü: Hikâyenin umumi havasından, camiamızı olduğundan daha fena göstermek gibi bir mana sezildiğinden, bu haliyle iskeç olarak temsili mahzurlu görüldü.” Ardından “Denetim Kurulu Raporu’nun Sureti”ni yazar.
“Sonuç” bölümüne gelir. Burada kitabın sol sayfasında hikâyenin ilk biçimi, sağ sayfasında ise bütün bu eleştiri ve mektuplardan sonra “düzeltilerek” kaleme alınmış yeni hali vardır. Örneğin sol sayfada “yine Saime’nin piçi” cümlesi sağ sayfada “yine Saime’nin yavrusu” olur. Sol sayfada Saime ile oynaşan bekçi, sağ sayfada Saime’ye “Vazife beni bekliyor” der. Sol sayfada ateşli bir sevişme kaydının dinlendiği sahne, sağ sayfada çapraşık bir fizik probleminin çözülme sahnesi olur, sol sayfada adı Mufahham (kerem sahibi, büyüklük kazanmış kişi) olan isim, sağ sayfada Müstakim (doğruluktan şaşmayan kişi) olarak değiştirilir. Sol sayfada “İtsin ulan itsin!” cümlesi “Aslansın Erdal, aslansın!”a dönüşür. “Sonucun Tepkileri” bölümünde denetim kurulu yeni metinde “mahzur” bulunmadığını bildirir.
Gerçeklerden kaçışımızın, halimizi görmek istemeyişimizin çok eğlenceli ve açık bir eleştirisi olan bu kitap, birçok durumda hemen aklıma gelir. Hala ve her zaman devekuşuna benziyoruz. Halimizi görmek istemiyoruz, başımızı kuma gömüyoruz.
Haldun Taner kurduğu tiyatroya “Devekuşu Kabare” adını boşuna koymamış. Devekuşu Kabare Tiyatrosu bir zamanlar ikiyüzlülüğümüzü yüzümüze vuran, geniş kitlelere ulaşmış oyunlarıyla meşhurdu. Taner’in ikiyüzlü karakterimizi yüzümüze vurduğu 1954’ten bugüne, yani 71 yıldır toplumsal karakterimizin defolarının bizi asla rahatsız etmemiş, değiştirme gereği duymamış olmamız, hatta daha karaktersiz, daha da ikiyüzlü bir toplum haline gelmemiz fazla üzücü artık. Taner’in esprili dili ve ince mizahıyla gülümsetecek gibi değil.
Comments