top of page

Kazuo Ishiguro Gibi Bir Çağdaş

  • Haruki Murakami
  • 30 Tem
  • 3 dakikada okunur

Haruki Murakami


Ishiguro devasa bir resim üzerinde çalışan bir ressam gibi. Resmin heybetli, yayılıp genişleyen tarzı bir katedralin tavanını ya da duvarlarını kaplayabilir. Uçsuz bucaksız bir zaman ve muazzam bir enerji isteyen tek bir eser. Hayat boyu sürecek bir iş. Birkaç yılda bir, bu resmin bir kısmını tamamlıyor ve bize gösteriyor.


07/25 | Eleştiri


ree

Bazı yazarlar var, yeni bir romanları çıktı mı beni hemen kitapçıya bir kopya almaya koştururlar; sonra elimde o an okumakta olduğum ne varsa bir kenara koyar hemen onun eserine gömülürüm. Bugünlerde sadece bir avuç yazar üzerimde bu etkiyi yaratıyor, Kazuo Ishiguro da onlardan biri.


Sanırım Ishiguro’nun en göze çarpan özelliği, tüm romanlarının çok farklı olması; bir romanından bir sonrakine, farklı biçimlerde oluşturulmuşlar ve farklı yönlere işaret ediyorlar. Yapı ve üslup bakımından herbirinin açıkça diğerlerinden ayrı durması amaçlanmış. Yine de herbiri Ishiguro’nun aşikar damgasını taşıyor ve buna rağmen herbiri kendi içinde küçük harikulade ayrık bir evren oluşturuyor.


Fakat hepsi bu değil. Tüm bu küçük evrenler bir araya getirildiğinde (elbette bu sadece okurunun kafasında oluyor), daha geniş bir evren -Ishiguro’nun tüm romanlarının yekûnu- hayat dolu bir biçim alıyor. Bu manada, onun romanları aynı anda hem dikey, artsüremli bir boyutu hem de yatay, eşzamanlı bir ekseni kaplıyor. İşte Ishiguro beni en kuvvetli biçimde bu yönüyle çarpıyor. Romanlarının her biri muhtemelen evrimsel bir sürecin bir sonraki adımını belirtiyor (affedersiniz, elbette evrim geçiriyorlar). Bununla birlikte bu sürecin var olup olmadığının ya da neler ihtiva ettiğinin ayrıntılarındansa, tüm bu eserlerin birbirine nasıl kaynaştığı beni çok daha fazla ilgilendiriyor. Bence Ishiguro’yu bu denli özel yapan ve çoğu başka yazardan bu kadar farklı kılan da bu.


Kazuo Ishiguro
Kazuo Ishiguro

Onu okuduğum tüm yıllar boyunca Ishiguro beni asla hayal kırıklığına uğratmadı ya da kendisinden şüpheye düşürmedi. Bütün bu farklı dünyaları birbiri üstüne yığarken gösterdiği şaşmaz maharet karşısında tüm hissettiğim, derin bir hayranlık. Kuşkusuz, eserleri söz konusunda olduğunda benim de kişisel olarak tercihlerim var; A eseri, diyelim, damak tadıma B eserinden daha uygun olabilir. Yine de diğer yazarlarla kıyaslandığında Ishiguro’nun kurgusal dünyası bu karşılaştırma meselesini görece önemsiz kılıyor. Beni çok daha kayda değer biçimde çarpan şey, eserlerinin herbirinin diğerlerini tamamlaması ve desteklemesi. Tıpkı bir araya gelen molekülleri andırıyorlar.


Açıkça çok az yazar bu türde çok parçadan oluşan (composite) bir evren yaratmaya muktedir. Bu sadece sık sık büyük bir roman üretme meselesi değil. Daha ziyade Ishiguro, eserini şekillendiren belli bir vizyona, bir ana plana sahip; yazdığı her yeni roman daha geniş makro-anlatının inşasında başka bir adımı teşkil ediyor. En azından onun eserinin bende uyandırdığı duygu bu.


ree

Belki meramımı şu şekilde daha açık anlatabilirim. Ishiguro devasa bir resim üzerinde çalışan bir ressam gibi. Resmin heybetli, yayılıp genişleyen tarzı bir katedralin tavanını ya da duvarlarını kaplayabilir. Uçsuz bucaksız bir zaman ve muazzam bir enerji isteyen tek bir eser. Hayat boyu sürecek bir iş. Birkaç yılda bir, bu resmin bir kısmını tamamlıyor ve bize gösteriyor. Birlikte, o kısmın sahne sahne göz önüne serdiği evreninin genişleyen alanına dikiyoruz gözümüzü. Bu hem nefes kesici hem de son derece özel bir deneyim. Ama hâlâ bütün eseri görmek için kuş bakışı manzaraya sahip olmamız gerekiyor. Tamamlanmış eserde hangi imgelerin görünebileceğini ve bunların bizi nasıl müteessir edip içimizde hangi duyguları uyandırabileceğini ancak tahmin edebiliyoruz.


Bir roman okuru olarak, Kazuo Ishiguro gibi bir çağdaşla kutsanmış olmak bir zevk. Bir yazar olaraksa, büyük bir teşvik. Yeni romanlarının nasıl görüneceğini zihnimde canlandırmak, aynı zamanda henüz yazmadığım kendi eserimi de resmetmek anlamına geliyor.


Çeviren: Murat Erşen


Kaynak: “Kazuo Ishiguro: Contemporary Critical Perspectives”, editör: Sean Matthews, Sebastian Groes, Continuum, 2009, Önsöz, s. vii, viii.



Üst
bottom of page