Yasin Karaman
“Yazarın ölümü” konusunda sınava alınan tembel bir öğrencinin yanıtını hayal edelim: “Ne? Yazar öldü mü? Hastalandığını bile bilmiyordum”. Hem dersini bilmiyor hem de her defasında her konuda en doğru yorumun kendisine ait olduğu vehmine kapılmış…
01/25 | Kitap

Geçenlerde bir yazı vesilesiyle Umberto Eco’nun 1990 yılındaki Tanner Konferansları’nı ve Richard Rorty, Jonathan Culler ve Christine Brooke-Rose’un Eco’nun görüşlerine yönelttikleri eleştirileri derleyen Yorum ve Aşırı Yorum’u yeniden okudum (daha çok Eco’ya ait bölümleri). En son ne zaman okumuştum hatırlamıyorum, muhtemelen hepimizin yaptığı gibi birkaç kez raftan alıp göz gezdirmişimdir. Aradan geçen sürede Eco öldü, kitabı Türkçeye çeviren Kemal Atakay öldü, kitap aynı çeviriyle başka yayınevinden yayınlanmaya başlamış (bendeki 2003 tarihli Can Yayınları baskısı). Ölümlerden bahsederken kasvetli satırları hafifletmek için hemen aklıma Eco’nun mizahi tarzına yakışır biçimde, üstelik yine onu okurken öğrendiğim “Tanrı öldü, Marksizm bunalıma girdi, ben de kendimi iyi hissetmiyorum” şakası geliyor. Konudan biraz daha uzaklaşmak için yine Eco’dan öğrendiğim bir şaka buraya uyarlanabilir: “Yazarın ölümü” konusunda sınava alınan tembel bir öğrencinin yanıtını hayal edelim: “Ne? Yazar öldü mü? Hastalandığını bile bilmiyordum”. Hem dersini bilmiyor hem de her defasında her konuda en doğru yorumun kendisine ait olduğu vehmine kapılmış…
Uzaklaşayım derken konunun dibine kadar gelmişim. Okuyanların bildiği gibi Eco bu kitapta okurun niyeti ve yazarın niyeti karşısında metnin niyetini savunuyor. Yıllar sonra okurken (Calvino’dan öğrendin ya evladım, “okuyorum” değil, “tekrar okuyorum”) daha önce ilgilenmediğim şeyler bu kez dikkatimi çekti. Daha önce Popper’den bu kadar sık bahsettiği dikkatimi çekmemişti (şimdi dikkatimi çekmesi gerekiyordu, zira bir niyetim var), daha önce anagramlardan bahsettiği yerlerle ilgilenmemiştim, şimdi bunları okumak ilginç geldi. Rorty’le tornavida örneği üzerinden tartışmalarına denk gelmek yine komik (bazı şeyler değişmiyor). Christine Brooke-Rose’un Thomas Pynchon ve paranoyadan bahsettiğini hiç hatırlamıyorum. Hepsinin ötesinde şunu fark ettim: Metin hiç eskimemiş. Hâlâ canlı, hâlâ düşündürücü. Ne kadar kaliteli olursa olsun, her şey eskiyor, yahu bu kitaplar niye eskimiyor?
[*] Yorum ve Aşırı Yorum, Umberto Eco, çev. Kemal Atakay, Ayrıntı Yayınları, 2023.
Comments