top of page

Aşk-ı Memnu

Berrak Göçer


Her tekrar okuma böyle değil midir aslında? Her tekrar okuma içinde bir ilk okuma da barındırmaz mı? Hayattaki konumunuz, olduğunuz kişi, şartlar, bakış açıları, hepsi az ya da çok değişmiştir; kitabı üst üste okuyorsak bile, artık bir kere okumuş olan yeni benliğimizle okuyoruzdur ve bu bir fark yaratır.


01/25 | Kitap

 

Aşk-ı Memnu’yu ilk olarak ve sadece lisede, IB programının Türkçe dersinde verilen ödevlerden biri olarak okumuştum. Türkiye dışında dünyadan da Jane Eyre, Eugénie Grandet, Therese Raquin gibi klasikleri okuduğumuz bir dersti bu ve benim gibi çok; ama çok da rasgele kitap okuyan genç bir edebiyatsever için yönlendirme açısından önemliydi. Romanı derste işledikten sonra sınıfça İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Sevinç Erbulak’ın oynadığı uyarlamasına da gitmiştik.


Liseden sonra Aşk-ı Memnu’ya bir daha yolum düşmedi. Çoğu tanıdığımdan farklı olarak dizisini de hiç seyretmedim. Halid Ziya’nın başka eserlerini okuyup etkilendim ama Aşk-ı Memnu’yu pek merak etmedim. Merak etmedim, diyorum, çünkü lisede okuduğumdan ne anlamıştım emin değilim. O sırada yazarın külliyatını yayımlayan Özgür Yayınları’nın, ortasında Halid Ziya’nın küçük bir portresinin olduğu, bordürlü, bordo kapaklı baskısından okumuştum romanı. Hangi baskı esas alınarak yayına hazırlanmıştı bu, bilmiyorum ama şunu çok net hatırlıyorum: Anlaşılmayacağı düşünülen eski kelimelerin köşeli parantezler içinde anlamları veriliyordu. Yani bütün metne sözlük yedirilmişti bir nevi. Bilmediğim, eskide kalmış bir dilde yazılmış bir kitabı, bir de köşeli parantezlerle okumak zordu. Romanı “sevdiğimi” sanmıyorum ve sadece aşk üçgenlerine dair bir hikâye olarak algıladığımı tahmin ediyorum.


Bununla birlikte, üstümde güçlü bir etkisi de olmuş olmalı. Çünkü aradan geçen yirmi yıldan sonra, bir çalışmamda takıldığım bir nokta üstüne düşünürken aklımda birden bire Bihter’in ayna sahnesi belirdi. A ha, dedim, aradığım şey tam da bu: Genç bir kadının aynada çıplak olarak kendini seyretmesi. (Bu sahnenin aklıma Boğaz Köprüsü’nden geçerken gelmesi de belki kitabın mekân gibi aklımda kalmayan öğelerinin bilinçdışımda yer ettiğinin bir göstergesidir.)


Bu sahnenin bağlamını öğrenmek, Bihter kendine neden böyle bakıyordu anlayabilmek için Aşk-ı Memnu’yu tekrar okumam gerekiyordu. Romana dair zaten az şey hatırlıyordum ama hatırladıklarım da hep olay örgüsüyle ilgiliydi, dolayısıyla bu benim için aynı anda hem tekrar okuma hem de bir ilk okuma oldu: Edebiyatı çok seven, hikâyelerde kaybolunca kendini bulan tarafım için tekrar okuma; metinlere daha yakın okumalar yapmayı öğrenmiş, kendini çok da kaptırmadan bilinçli bir okur olmaya çalışan tarafım için ilk okuma.


Her tekrar okuma böyle değil midir aslında? Her tekrar okuma içinde bir ilk okuma da barındırmaz mı? Hayattaki konumunuz, olduğunuz kişi, şartlar, bakış açıları, hepsi az ya da çok değişmiştir; kitabı üst üste okuyorsak bile, artık bir kere okumuş olan yeni benliğimizle okuyoruzdur ve bu bir fark yaratır. Tekrar okuma ânının çerçevesinde metne “yeni” ve “taze” bir gözle bakarsınız. Tekrar okumanın ne amaçla yapıldığı da neye odaklandığımızı değiştirerek bakışımızı etkiler: Keyif için mi, kaçış için mi, ödev olarak mı, çevirmek için mi, yoksa benim Aşk-ı Memnu örneğimde olduğu gibi, bir çalışmada kullanmak üzere mi yapılıyor tekrar okuma? Hepsi içinde farklı oranlarda bir “ilk okuma” da barındırır.


Aşk-ı Memnu’nun tekrar okumasında bu “ilk” kısmı benim için ağır bastı. Hatırlamadığım, yazarını tanımadığım, dönemini bilmediğim, pek de anlamamış olduğum bir romana aradan geçen yirmi yılın birikimiyle dönmüştüm. Halid Ziya’nın, aslında diğer eserlerinden bildiğim ustalığı karşısında hayranlık ve hayretle ağzım açık kaldı; yarattığı karakterlerin çeşitliliği ve boyutu, dilinin ve betimlemelerinin zarafeti ve tabii olay örgüsünün incelikleri, hepsini ilk defa idrak ettim. Beni kitaba döndüren ayna sahnesi ise o  yaşta asla anlayamayacağım derinliğiyle kitabın doruk noktasıydı bence.


İşte belki tam da bu yüzden edebiyat eserlerini hangi yaşta ve koşullarda okuduğunuz önemli olsa da okumak kadar önemli değil. Yabancı kelimelerle dolu, inceliklerini göremediğiniz, bütünlüğünü anlayamadığınız bir kitap da hislerinize hitap edip ruhunuzda yirmi yıllık ya da belki bir ömürlük izler bırakabiliyor.


 

[*] Aşkı Memnu, -Açıklamalı Orijinal Metin-, Halid Ziya Uşaklıgil, Can Yayınları, 2024.

Comments


Üst
bottom of page