top of page

Behçet Necatigil Dijital Arşivi

Begüm Kovulmaz


Evine düşkünlerin şairi Behçet Necatigil'in 45. ölüm yıldönümünü işaretleyen 13 Aralık 2024'te açılan dijital arşivde yer alan kişisel notlar, mektuplar ve belgelerin minik bir bölümünü içeren sergide, şairin şık ve disiplinli öğretmen el yazısıyla kayda geçirdiği kişisel notların çeviri ve telif eserleri konu alanları dikkat çekici...


01/25 | Kitap

 

Sevgili Punctum editörüm Cana'nın tam da yıl sonu muhasebeleri döneminde ilettiği ters köşe 'yeniden okumalar' sorusuyla okumak istediklerimin, yeniden okumak istediklerimin ve varlığını bilsem okumak isteyeceklerimin de dahil olduğu, en başından beri okumaya vakit bulacak bir düzeni tercih etmeye çalışmışken neden öyle olamadığı yönünde kaygıları da içeren bir sarmala düşmek üzereyken en son aynı sorularla 16 Aralık'ta, Behçet Necatigil dijital arşivinin açılışını müjdeleyen arşiv sitesi sergisinin Kadıköy'deki yerine gittiğimde hemhal olduğumu anımsayınca, en sık yeniden okuduğum yazar (şair) yanında sözü geçen soruların da tesellisini de bulmuş gibi oldum. 

 

Evine düşkünlerin şairi Behçet Necatigil'in 45. ölüm yıldönümünü işaretleyen 13 Aralık 2024'te açılan dijital arşivde yer alan kişisel notlar, mektuplar ve belgelerin minik bir bölümünü içeren sergide, şairin şık ve disiplinli öğretmen el yazısıyla kayda geçirdiği kişisel notların çeviri ve telif eserleri konu alanları dikkat çekiciydi, Ocak 1971'de Varlık Yayınları'ndan çıkan Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü üzerine notlarına telif haklarını konu alan kısacık bir öykü denebilirdi.



Dar çağlarda yaşamanın zorluğunun şairi, bu kişisel hesap notuyla bile dijital arşivde mümkünse kaybolma ve duru Türkçesiyle yazdığı her şeyi, şiirlerini, düzyazılarını, mektuplarını, radyo oyunlarını okuma isteğini artırıyordu. Şairin çevirmen yönü de sergide ön plandaydı, çevirilerini yayınevine gönderirken yazdığı niyet manileriyle tanışmak özellikle hoştu ve bundan böyle bir çeviriyi yayınevine gönderirken onun çeviri muskalarından birini eklememek zor olacak gibiydi:



Kapıyı aralayıp orta halli vatandaşın, sokakların ve kuyrukların şairinin çalışma odasına ve defterlerine şöyle bir göz atmış gibi hissettiren serginin sonundaki fotoğrafta, okunmayı hak eden külliyatı dizilmiş bekliyordu. Burada Türkçe hakkında, şiir, hayat, sokaklar ve insanlar hakkında alınacak ne dersler, fark edilecek, öğrenilecek yepyeni neler neler olmalıydı. Özellikle de şairin Türkçeye çevirdiği yazarlarla yazışmalarını içeren Tercümemi Nasıl Buldunuz?'u hâlâ okumamış olmak bir çevirmenin içine dokunuyor, solgun bir gül oluyordu. 



Az ötede duran köstebek benzerlerimizin şairi Necatigil'in arşiv sergisi bu açıdan, aynı okuma/yeniden okuma eksikliğini hissettirişiyle Cana'nın sorusuna benziyordu. Okunacaklar, yeniden okunacaklar olduğunu ve buna engel olanları akla getiriyordu. Gecenin ilerlemiş saatlerinin şairi okuruna güzel ve büyük bir dünya vaat ediyordu ama gerçek dünya araya girip oraya ulaşmaya engeller çıkarıyordu.  

 

Diğer yandan, neyse ki sergi, umudu ve avuntuyu da insanlık hallerinin şairi Necatigil'in şair dostuna yazdığı mektupta onun ağzından sunuyordu:



Necatigil bile 1966 Aralık ayında, yine yıl sonu muhasebesi zamanında yazdığı mektupta geçen vakitlere hayıflanıp ve canımıza okuyan çevirilerden söz ediyordu. Bu yazının her yeri çeviriye mi çıkıyor diye soracak olanlara yine 9-10 Ocak 1979 tarihli şiiriyle,

 

'Her şey bir çeviri  

Kendimize çeviriyoruz şey şeyi

Kendimize göre her şey

Değişir parçalar' 

 

diyen de o (s. 476). Değişir parçalar. Falan filanlar. Evet vakitler geçiyor, özellikle de çeviriler ve o falan filanlar canımıza okuyor. Ah onlar olmasa, iyi kötü hep kendimiz yazabilsek/okuyabilsek/yeniden okuyabilsek veya gerçekten ne yapmak istiyorsak yapabilsek. Behçet Necatigil'in kapısı yüzümüze hiç kapanmayacak odasında [*] veya gerçekten nerede gerekiyorsa orada uzun vakitler geçirebilsek. Tekrar okuyabilsek. 



 

Comments


Üst
bottom of page