Ivan Illich
Hırvat-Avusturyalı katolik bir rahip olan Ivan Illich (1926-2002), başta eğitim, tıp, iş hayatı olmak üzere, hayatın temel alanlarında Batı kültürüne çok sert eleştiriler getiren bir düşünürdü. Jean-Marie Domenech ile “Un certain regard” programı için 19 Mart 1972 tarihininde yaptığı sohbette, elle tutulur olmayan malların kapitalizminden, eğitimin ve bilginin metalaşarak birilerinin imtiyazı haline geldiğinden, eğitimin, kapitalizmi içe yansıtmaktan başka bir şey yapmadığından bahsediyor.
010/24 | Çeviri
Ivan Illich: Kamu okulları için daha fazla para istiyordum çünkü özel kolejler kirli bir yarış ortamı yaratıyorlardı. Daha fazla prestij elde etmeye çalışıyorlardı, böylece devlet okullarını ikinci sınıf derekesine düşürüyorlardı…. Fakat daha sonra başkalarıyla birlikte düştüğüm hatayı anladım. Bir reform sayesinde kurumun verimliliğinin artırılabileceğine inanıyordum, oysa okul okul olarak kaldıkça arzu edilmeyen bir yan mamüldür , bu da en iyi koşullardaki üretiminden -yani çocuğun bir şeyler öğrenmesinden- daha da beterdir. Çünkü okulda bir çocuğun öncelikle öğrendiği şey, öğrenmenin resmi kurumsal bir sürecin sonucu olduğudur. Yıl be yıl, kişisel olarak daha değerli hale geldiğimizi öğreniriz çünkü çünkü manevi, elle tutululur olmayan bir ürünün yeni katmanlarını daha çok biriktirmeye devam ederiz. Öğrenilmeye değer tek şeyin, daha sonra işe yarayacak şey olduğunu, bunun ancak bir profesyonelden alınabileceğini öğreniriz, eğer öğretim eğitimci bir profesyonel tarafından verilmezse bunun o kadar muteber olmadığını öğreniriz. Bu yüzden tüm okul eleştirisi 1960’dan sonra gerçekleşmiştir. Bence insanları toplumu okulsuzlaştırma, daha basit bir toplum hayal etme, daha saydam bir teknolojiye sahip olma gerekliliği konusunda düşünmeye sevk etmekte oldukça başarılı olduk. Şimdi görevimiz aynı analizi sağlık, hız miti ve iskan konularında yapmak…. Bilgi, sertifika satın alabileceğimiz veya sertifika edinebileceğimiz bir bilgi deposuna dönüştürüldü.
Jean Marie Domenech: Senin saldırdığın okul, bizim kültürel ve toplumsal gelişimimizin ana işlevlerinden biriydi. Peki, okulsuz bir toplumu nasıl tahayyül edebilirsin?
Ivan Illich: Okulsuz toplumu anlamadan ya da böyle bir toplumdan söz etmeden önce -ki bu tüm tarihsel dönemlerde toplumlar böyleydi, öyle ki insanlığın okula gitmeyen ya da bir iki yıldan sonra okul tarafından dışlanan dörtte üçü hâlâ bu toplumlarda yaşıyor, bu bakımdan da onlar daha berbat durumda çünkü okulda sadece daha aşağı olduklarını öğreniyorlar- okulun sebep olduğu kötülüğü anlamak gerekir. Şimdi bu amaçla, öğrencinin ya da öğretmeninin kişisel olarak belli koşullarda yaptıkları ile okulun yapısal olarak kaçınılmazca yaptıklarını birbirinden açıkça ayırmak gerekiyor. Bazen bir öğrenci bir öğretmenden bir şeyler öğrenebilir; her birimizi gençliğimizde bir günün, bir saatin bir hocayla çok aydınlatıcı bir şekilde geçtiğini hatırlarız ama bu, okulun tüm dünyada öğrettiklerinden çok farklı bir şeydir. Okul çocuğa öğrenmek için kuruma ihtiyacı olduğunu öğretir. Okul çocuğa, bir başkasının üst sınıfa ait olduğuna hükmettiği şeyi öğrenemeyeceğini öğretir. Okul çocuğa kendini, bir bürokrat tarafından sınıflandırılmış hissetmeyi öğretir. Okul çocuğa kaçınılmaz olarak, toplumun saygı duyacağı öğretimin, bu metanın nasıl üretileceğini bilen uzmanlar tarafından tesis edilen bir kurumun ürünü olduğunu öğretir. Okul kaçınılmaz olarak kapitalizmi içe yansıtır [kapitalizm tarafından biçimlendirilir]: Bilginin sermayeleşmesidir bu. Çünkü kapitalist, bilgisini, içsel olarak biriktirdiklerini sertifika ile ispat edebilir; toplum da sertifika sahiplerine, daha düşük değerde hisse senetleri olanlara kıyasla daha üst bir toplumsal değer verir. Okul zorunlu hale geldiği andan itibaren - ki çoğu ülkede okula gitmek mecburidir ama bu derece zorunlu olduğu halde büyük çoğunluk bundan mahrum kalır- tüm dünyada okul toplumun üretici organı olarak kurulmuştur. Rusya kendini ABD'nin kullandığı araçla yeniden üretmiştir. Yine de bir öğretmenin etrafında belirli yaş gruplarından birçok çocuk yıllarca bir bilgiyi içsel olarak biriktirmek için yılda bin saat ders yapar. Okul kapitalizmin tinselleştirmesinin kökeninde yer alır. Bu sermayeleştirmeye duyulan ihtiyacı haklı çıkarmak amacıyla, giderek daha karmaşık hale gelen bir gerçeklik için insanları bilgi bakımından sermayeleştirmeye [bilgi tüketicileri üretmeye] devam ettiğimiz sürece kapitalizmin olası alternatifi yoktur.
Jean Marie Domenech: Fransa’da devlet okulu, ilerleme için verilen bütün mücadelelerle bağlantılı olmuştur, sen okulsuzlaştırmadan bahsedince insanlar kendilerine “Ne yani bu adam bizi Ortaçağ’a geri döndürmek mi istiyor?” diyorlar.
Ivan Illich: Biliyorum ama elle tutulur olmayan ürünlerin kapitalizminden bahsetmek çok zor. İnsanlar çoğunlukla şunu anlamıyor: okul vasıtasıyla, halihazırda zorunlu olan okul vasıtasıyla büyüme, öğrenme, serpilme, uluslararası mahiyette büyük bir kurumun bir ürününün tüketiminin sonucuna dönüştürülmüştür, bu kurum okuldur. Kişisel gelişmeyi, okullu olmakla eşitlenen bir eğitime tercüme etmişler. Şu mantıklı görünüyor: bir kere bu tercümeyi, bu dönüştürmeyi yapıp onu zorunlu hale getirince, eğitim ya da bilginin kendisi bir meta haline gelir. Her ne kadar bugün çoğu ülkede, eğitim ya da daha doğrusu bilgi, devletin denetiminde, bir bakan tarafından üretilmiş olsa bile, bir metaya dönüştüğü andan itibaren nadir hale gelmiştir. Bugün sosyalizm için gerçek problem, hakiki meydan okuma, metanın doğasını anlamak, toplumsal sağaltımın/tedavilerin (treatment), terapinin kurumsal olarak tanımlanmış, üretilmiş olduğunu fark etmesidir, çünkü kirlilik üzerine tüm bu gevezeliklerin -ki gayet haklı gerekçeleri vardır zira şu an doğayı yok ediyoruz-, uyum içinde birlikte yaşamayı, toplumsal dokuyu yok ettiğimizi de anlamazsak hiçbir anlamı yoktur. Eğer üçüncü sektörü, yani mecburi hizmet sektörünü geliştirme peşinde Rusya veya ABD örneğini takip edersek kişilerarası tüm ihtiyaçları dönüştürmeye varırız: hasta ya da ölüm döşeğinde olduğumda yardım görme ihtiyacı, gençken kendimi dünyaya açma ve dünyada olup bitenlere dair aydınlanma ihtiyacı, ulaşımda bir yerden başka bir yere gitme ihtiyacı, tüm bunlar metaya dönüşür. Marx’ın Kapital’inin meşhur birinci bölümündeki gibi: ona göre meta her şeyden önce bir kumaş parçasıdır [keten bezi] elle tutulur bir şeydir ama eğer dikkatle okursan bu tuhaf yaşlı beyefendi çok açıktır; bakınız ne diyor: “sprung über dem abgrund”: “uçurumdan atlamak”. Özellikle o bölüme bakarsanız bir gün işlerin nasıl olacağını anlatıyor: “bu şekilde hep daha fazla yararlı şey ve yararsız kişi elde ederiz.” İnsan için tüm hizmetler meta haline geldiğinde böyle bir anın geleceğini anlamış. Bence mevcut dünyanın yozlaşması (degradation), üç yönden bozulması sorunu, politikacılar ve ideologlar, tüm tedavilerin çoğu kez sosyalizm adına nasıl metalaştığını anlamadıkça çözülemez. Şimdi dünyanın üçlü kirlenmesinden, üç yönden bozulmasından bahsedeyim: gizli kaynakların elimine edilmesi, kendisine bağlı olduğumuz, kölesi haline geldiğimiz metanın yozlaşması ya da değer kaybetmesi ve toplumsal kutuplaşma. Okul çerçevesinde kalarak konuşursak, bir kez eğitimi ya da bilgiyi okullu olmaya çevirdim mi, birileri otomatik olarak, kesin sebeplerle buna başkalarından daha fazla sahip olmak için seçilecek ve kazandıkları ekonomik, sosyal, politik imtiyazları, elle tutulur olmayan BİLGİ denen bir metayı zihinsel olarak biriktirmiş olmakla gerekçelendirecekler.
Çeviri: Murat Erşen
Comments