top of page

Türkiye'yle Dayanışma Mesajı


İtiraf etmeliyim ki, ülkenizi vuran felaketin büyüklüğü önce hepimizi suskun bıraktı; öyle ki,

6 Şubat depremlerinin ve yıkıcı artçı şokların ardından etkin bir şekilde yardımınıza koşamamanın verdiği acziyet duygusu altında ezildik.


03/23 | Minyatür

 


Sevgili meslektaşlarım, sevgili öğrenciler, sevgili Türkiyeli dostlar,


İtiraf etmeliyim ki, ülkenizi vuran felaketin büyüklüğü önce hepimizi suskun bıraktı; öyle ki, 6 Şubat depremlerinin ve yıkıcı artçı şokların ardından etkin bir şekilde yardımınıza koşamamanın verdiği acziyet duygusu altında ezildik. Yine de şundan emin olun ki, depremin kurbanlarını ve kurbanların ailelerini, yürekleri aynı acıyla birleşmiş tüm Türkiye yurttaşlarını ve Suriye'deki komşularınızı her daim düşünmekten geri durmuyoruz. Her şeyden önce, durumu ideolojik olarak "sömürmeyi" asla istememekle birlikte, uluslararası yardım sayesinde ancak kısmen telafi edilen resmi yardımın yavaşlığını ve yetersizliğini önce üzüntüyle, sonra öfkeyle müşahede ettik. 1999 yılında İzmit'te meydana gelen depremden sonra, depremin yıkıcı etkilerini önlemek için belirlenen standartlara titizlikle uyulması taahhüdüne karşın, depremin vurduğu bölgenin tüm şehirlerindeki konut inşaatlarının geçtiğimiz on yıllar boyunca spekülatif gündemler ve yolsuzlukla nasıl sabote edildiğinin ortaya çıkmasıyla, Türk dostlarımız gibi bizler de, felaketin sonuçlarının, kendi vatandaşlarının zarar görmesi pahasına zenginleşen/ kalkınan bir siyasi sistem tarafından ağırlaştırıldığını anlıyoruz. Bu, aslında, görüldüğü üzere genel bir problemdir ve diğer çevre felaketlerinin de ciddi sonuçlar doğurması riskini taşımaktadır. Dünyanın tüm halkları, aynı atılımla, doğal risklere ve sosyal adaletsizliklere karşı koymak için çabalarını birleştirmelidir. Bu mesajı, bu görevin büyüklüğüne ve aciliyetine dair güçlü bir hisle, sizlerle dayanışma ruhu içinde yazıyorum. Kalbimiz uzun zamandır ve özellikle bugünlerde Türkiye ve Suriye'yle.


Étienne Balibar,

Fransız filozof


 

Chers collègues, chers étudiants et étudiantes, chers amis et amies de Turquie,


Je suis obligé de vous avouer que l’immensité de la catastrophe qui vous frappe nous a d’abord tous laissés sans voix, tellement nous étions écrasés par le sentiment de notre impuissance à vous venir efficacement en aide, après les séismes du 6 février et leurs répliques dévastatrices. Et pourtant, soyez-en sûrs, nous ne cessions pas, nuit et jour, de penser aux victimes et à leurs familles, à tous les citoyens de Turquie unis dans une même douleur, ainsi qu’à vos voisins de Syrie. Bien que ne voulant surtout pas «exploiter» idéologiquement la situation, nous observions avec regret, puis indignation, la lenteur et l’insuffisance des secours officiels, en partie seulement compensée par l’aide internationale. A mesure que se révèle la façon dont, au cours des dernières décennies, la construction immobilière dans toutes les villes de la région frappée par les séismes a été sabotée par la spéculation et la corruption, au mépris de l’engagement de respecter scrupuleusement les normes antisismiques instituées après le tremblement de terre d’İzmit en 1999, nous comprenons aussi, comme nos amis turcs, que la catastrophe a été amplifiée par un système politique qui prospère au détriment de ses propres concitoyens. Ce problème, en réalité, est général, comme on le voit et risque de le voir avec l’aggravation des autres catastrophes environnementales. Tous les peuples de la terre doivent conjuguer leurs efforts pour, d’un même élan, faire face aux risques naturels et aux injustices sociales. J’écris cela avec un vif sentiment de l’ampleur de la tâche et dans un esprit de solidarité et d’urgence avec vous. Notre cœur, de longue date et particulièrement ces jours-ci, est en Turquie et en Syrie.


Étienne Balibar,

philosophe français


Üst
bottom of page