top of page

Canavarlar Üstüne Tezler

China Miéville


Şimdiye kadar var olan bütün toplumların tarihi, canavarların tarihidir. Homo sapiens, aklın rüyası olarak canavarları getirir dünyaya. Canavarlar sayrılık değil; semptomlar, teşhisler, görkemler, oyunlar ve dehşetler demektir.


04/24 | Çeviri

 


Frankenstein, Anthony Petrie


1. Şimdiye kadar var olan bütün toplumların tarihi, canavarların tarihidir. Homo sapiens, aklın rüyası olarak canavarları getirir dünyaya. Canavarlar sayrılık değil; semptomlar, teşhisler, görkemler, oyunlar ve dehşetler demektir.


2. İmkânsız ve fantastik unsurun, canavarlığın temel koşulu olduğunda ısrar etmek, yalnızca ineklerin duyduğu bir özlemden ibaret değildir (gerçi biraz da öyledir). Canavarlar, bilinmez olanın, korku ve huşu uyandıran kötü yaratıkların formları ve parçalarıdır. Bir canavar, bedenlendirilmiş bir yücedir; meşum bir bolluğun temsilcisidir. Canavarca mahiyetin amacı tanrısallıktır.


3. Canavar külliyatında bir karşı eğilimden de söz edilebilir. Pokémon’daki “hepsini yakala” emrinde, Monster Manual’in kapsamlı tasniflerinde, Hollywood’un fetişleştirilmiş “canavar çekimleri”nde açıkça görülür bu karşı eğilim. Kategorilerden bu denli kaçan bir varlık, özgünlük, imkânsız bir bedenin maddileşmesi, soyağacı ve açıklama peşindeki açgözlü bir arzuyu hem kışkırtır hem de ona teslim olur. Canavarca özün mahiyeti numune olmaktır.




Aklın Uykusu Canavarlar Yaratır, Francisco Goya, 1799.


4. Hayaletler canavar değildir.


5. Canavar [monster] kelimesinin “monstrum”, “monstrare” ve “monere”, yani “öğreten”, “gösteren” ve “uyaran” sözcükleriyle aynı kökten geldiği sürekli ve sık sık anımsatılır. Bu doğrudur ama -bir zamanlar olduysa bile- artık hiçbir bir faydası yoktur.


6. Dönemler, ihtiyaç duydukları canavarları çıkarırlar ortaya. Tarih ancak canavarlar üstüne ve ancak onların bünyesinde yazılabilir. Bizler kurtadamların ve krizin pençesindeki feodalizmin, Cthulhu’nun ve parçalanan modernliğin, Frankenstein ile Moreau’nun yapıp ettiklerinin ve başı türlü şekillerde belaya giren sorunlu bir Aydınlanma’nın, vampirlerin ve tekdüze her şeyin, zombiler ile mumyaların, uzaylılar ve golemlerin/robotların/otomatik yapıların ve bunların endişelerinin bir araya gelişini deneyimliyoruz. Dahası bu türden canavarca mikropların ve antijenlerin sonsuz değişimlerini deneyimleyerek yeni yaralara dönüşüyoruz. Yaşadığımız her an, canavarca anlardan ibaret.




The Phantom of the Opera, Rupert Julian, 1925.


7. Canavarlar, şifrelerinin çözülmesini talep eder; ama canavarlıklarına layık olmak uğruna bu talebe teslim olmaktan son kertede kaçınırlar. Canavarların bir anlamı vardır ve/ama her şeyi ifade ederler ve/ama bu ifade kendileridir ve başka bir şeye indirgenemezler. Bir yandan düpedüz sivri dişleri, delici unsurları, pulları, ateş saçan ağızları vardır; öte yandan tek bir şeye işaret etmek şöyle dursun, yalnızca işaret etme açısından bile kapıları andıran; çokanlamlı, doğurgan, kapanmayı reddeden bir tarafları vardır.


Tamamen parçalarına ayrılıp çözümlenebilen bir böcek, katiyen bir canavar değildir; yüzüne plastik maske geçirmiş bir Scooby-Doo kötüsü, aptalca gizlenmeye çalışan semiyotik bir bayağılıktır. Sorunu olmayan bir çözümdür bu.


8. Canavarlara duyduğumuz sempati herkesin malumu. Ne yapmış olurlarsa olsunlar, King Kong ve Kara Göl Yaratığı için gözyaşı dökeriz. Lucifer’ı destekler, Grendel için heyecanlanırız.




"King Kong'', Mentor Huebner, 1976.


Hasım olarak canavarlar için döktüğümüz gözyaşlarının, Hrothgar’ın salonunu işgal edenle kurduğumuz sıkıntılı empatinin ardında verili düzenin eksiklikle malul olduğuna dair bir şüpheciliğin izi vardır.


9. Canavarlara duyulan bu sempati, önceden tayin ettikleri toplumsal düşmanlara karşı -sıkıcı bir tepkiyle- canavarlık suçlamasına başvuranlar için bilinen bir durum, küçük bir sorun, ehemmiyetsiz bir pürüzdür.


10. Siyasi bir öfke, patlama noktasına, kritik bir aşamaya ulaştığında önceden saptadıkları günah keçilerini canavarlaştıranlar, aniden ve kaba bir küstahlıkla kendilerini de canavarlaştırırlar. Gerici şok birlikleri, kendi sözde canavarlıklarını benimserler ilk önce. (Nazilerin Werwolf programı * mesela bu yatırımdan doğmuştur.) Bunlar her türlü canavardan daha korkunçtur; çünkü bütün şişinmelerine rağmen aslında canavar değildirler. Bir canavara kıyasla daha sıradan ve daha kötüdürler.




Dachau toplama kampı, Almanya, 1933.


11.“Gerçek Canavarları Gördük ve Onlar Bizzat Biziz” tespiti ne bir vahiy/ifşa ne zekice ne ilginç ne de doğrudur. Böyle bir şey söylemek, canavarlığa ve insanlığa ihanettir.

 


Çeviri: Utku Özmakas


 

Kaynak: Theses on Monsters, China Miéville, Conjunctions, [İlgili bağlantı]

 

[*] İkinci Dünya Savaş esnasında düşman hatlarında sızmak üzere eğitilmiş bir Nazi gerilla örgütü. -ç.n.

Üst
bottom of page