top of page

Yazarlar ve Filmler II

Punctum Dergi


Sinema tarihinden derlenmiş, odağına kurgusal ya da gerçek yazar figürlerini alan 101 film.

01/23 | Makale




51) Howl (Uluma), Rob Epstein & Jeffrey Friedman, 2010, ABD


“Gördüm neslimin en iyi zihinlerinin çılgınlıkla mahvolduğunu” dizesiyle açılan, Beat Kuşağı’nın manifestosu “Uluma” şiirinin yazarı Allen Ginsberg (James Franco) hayatından yola çıkan filmde, şiirin yayımlanmasının ardından yayımcı Lawrence Ferlinghetti ile Allen Ginsberg’e açılan müstehcenlik davası dramatize ediliyor. Çizgisel olmayan bir tarzda inşa edilen film, tarihi olayları çeşitli sinema teknikleriyle yan yana getirirken, şiir animasyon olarak aktarılıyor. Ayrıca Ginsberg'in 7 Ekim 1955'te Six Gallery Reading'teki ilk performansını siyah beyaz olarak yeniden canlandırıyor.








 

52) Trumbo, Jay Roach, 2015, ABD


Yetenekli senaryo yazarı Dalton Trumbo'nun hayat hikâyesinden kesitler taşıyan filmde; ABD’de 1940 döneminde başlatılan cadı avı ve bu sebeple Hollywood'daki pek çok yıldız ismin başlarının belaya girmesi anlatılıyor. 1947’de Dalton Trumbo Hollywood'un en iyi senaristidir, ta ki o ve diğer sanatçılar siyasi inançları nedeniyle kara listeye alınana ve hapse atılana dek.


Trumbo ABD Komünist Partisi'ndeki aktif üyeliği nedeniyle, köşe yazarı Hedda Hopper ve aktör John Wayne gibi katı Sovyet karşıtı eğlence endüstrisi figürlerinin hışmına uğrar. Trumbo, Hollywood filmlerindeki Komünist propagandayla ilgili Amerikan Karşıtı Faaliyetler Meclis Komitesi (HUAC) huzurunda ifade vermeye çağrılan 10 senaristten biri.






 

53) An Angel at My Table (Masamdaki Melek), Jane Campion, 1990, Avusturalya


Yeni Zelandalı yazar Janet Frame'in üç ciltlik otobiyografisine [To the Island (1982), An Angel at My Table ve The Envoy from Mirror City (1984)] dayanan ve önce bir televizyon mini dizisi olarak çekilen film, gençken yanlışlıkla şizofreni teşhisi konan ama aslında içine kapanık, kompleksli, zeki bir çocuk olan Frame'in fakir bir ailede büyüdüğü dönemden, akıl hastanesinde geçirdiği ve elektroşok tedavisi gördüğü sekiz yıla ve kaçışından yıllar sonra yazdıklarına uzanıyor. Üç bölüme ayrılmış hikâyede Frame'i hayatının farklı evrelerini üç farklı aktris canladırıyor: Alexia Keogh (çocuk), Karen Fergusson (genç) ve Kerry Fox (yetişkin).









 

54) Rebel in the Rye (Çavdar Tarlasındaki Asi), Danny Strong, 2017, ABD


Dünya edebiyatının başyapıtlarından Çavdar Tarlasında Çocuklar (The Catcher in the Rye, 1951) adlı romanının yayımlanmasıyla dünya çapında ün kazansa da inanışlarından ötürü daha sonra münzevi bir hayat benimseyen Amerikalı yazar J.D. Salinger’ın hayatını konu alan filmin hikâyesi, Salinger’ın (Nicholas Hoult) yazarlık kariyerinin başlangıcında hocası Whit Burnett (Kevin Spacey) ile ilişkilerinden, travmatik İkinci Dünya Savaşı deneyimine ve yazmayı bırakacağı yalnızlık günlerine odaklanıyor.












 

55) Quills (Düşlerin Efendisi), Philip Kaufman, 2000, İngiltere


Doug Wright'ın Obie ödüllü oyunundan uyarlanan bu dönem filmi, sansasyonel Fransız yazar Marquis de Sade’ın hayatından ve eserlerinden esinle, yazarın Charenton akıl hastanesindeki tutukluluğunun son yıllarını yeniden canlandırıyor: Marki (Geoffrey Rush), el yazmalarını çamaşırcı Maddy (Kate Winslet) aracılığıyla yayıncıya ulaştırır. Son eseri Justine büyük bir başarı elde edince İmparator Napoléon I Bonaparte, kitabın tüm nüshalarının yakılmasını ve yazarın vurulmasını emreder, ancak danışmanı bunun yerine onu Charenton seçeneğini değerlendirmeye ve Marki'yi susturması için Dr. Royer-Collard'ı (Michael Caine) göndermeye ikna eder.









 

56) Shakespeare in Love (Âşık Shakespeare), John Madden, 1998, ABD


1593 Londra’sında büyük gelecek vaat ettiği düşünülen oyun yazarı William Shakesepare (Joseph Fiennes), yeni komedi oyunu Romeo ve Ethel’i bir türlü yazamamaktadır. Yeteneklerini sorgulamaya başladığı bir dönemde karşısına çıkan güzel Viola’dan (Gwyneth Paltrow) alacağı ilham tüm zamanların en büyük oyun yazarının zirveye tırmanan yolunun taşlarını döşer.














 

57) Finding Neverland (Düşler Ülkesi), Marc Forster, 2004, ABD


Peter Pan'in yaratıcısı James Barrie’nin (Johnny Depp) gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan Düşler Ülkesi’nde, ünlü yazarın Olmayan Ülke'nin kapılarını nasıl açtığını izliyoruz. 1903 yılının Londra’sında geçen hikâyede son oyununun galasında, tepkileri izleyen yazar, dul Sylvia (Kate Winslet) ve dört küçük oğluyla tanışır. Aralarında güzel bir dostluk gelişir. Barrie oğlanlar için harika bir oyun arkadaşı ve baba figürü olurken, bu aileyle ilişkisi ona büyümek istemeyen erkeklerle ilgili bir oyun ilham eder. Hayatının en büyük eseri, Peter Pan.









 

58) Iris, Richard Eyre, 2002, İngiltere


İrlandalı romancı ve felsefeci Iris Murdoch ile kocası John Bayley arasında Oxford’daki öğrencilik günlerinden, Murdoch’ın Alzheimer hastalığıyla savaştığı son yıllarına, bir ömür boyu süren aşkın gerçek hikâyesi. Murdoch’ın gençliğini Kate Winslet ve yaşlılığını Judi Dench’in canlandırdığı film Bayley'in 1999 tarihli anı kitabı Elegy for Iris'e dayanıyor.















 

59) Hannah Arendt, Margarethe von Trottai 2012, Almanya


Arjantin’de yakalanan Nazi lideri Adolf Eichmann'ın Kudüs'teki duruşmasını, The New Yorker için haber yapan filozof ve siyaset felsefecisi Hannah Arendt’in (Barbara Sukowa) hayatının bu dönemine odaklan film, Arendt’in tartışmalar yaratan ve filozof arkadaşı Hans Jonas ile arasını açan kitabı Kötünün Sıradanlığı'nın da hikâyesini gözler önüne seriyor.















 

60) Kill Your Darlings (Sevdiklerini Öldür), John Krokidas, 2013


1944'teki bir cinayet, Beat Kuşağı'nın üç büyük şairini bir araya getirdiği gerçek olaylara dayanan hikâyede, o sene Allen Ginsberg (Daniel Radcliffe) New Columbia Üniversitesi’nden kabul alır. Bu deneyimsiz birinci sınıf öğrencisi kısa süre sonra düzen karşıtı güçlü inançlara sahip asi bir karakter olan Lucien Carr (Dane DeHaan) ile karşılaşır. Çok geçmeden de uyuşturucu deneyleriyle ilgilenen William S. Burroughs (Ben Foster) ve Columbia'dan kovulmuş, o sıra denizcilik yapan Jack Kerouac (Jack Huston) ile tanışır. Alkol ve uyuşturucu sevdalısı bu tutkulu grup yasalara, kurumlara ve Ginsberg ile Carr'ın hocası Steeves'e karşı bir isyan olarak The New Vision adlı yeni bir edebi hareket başlatmaya karar verirler. Bu sırada Ginsberg yavaş yavaş Carr'a karşı romantik duygular beslemeye başlar.






 

61) Sylvia, Christine Jeffs, 2003, İngiltere


İleride tanınan bir şair ve yazar olarak ünlenecek olan Sylvia Plath (Gwyneth Paltrow), 1956’da İngiltere Cambridge’te şiirlerine hayran kaldığı şair Ted Hughes (Daniel Craig) ile tanışır. Ted de bu ilgiye karşılık verince evlenirler. Ama Ted’e vurulan tek kadın o değildir. Bir yandan kocasının ihanetinden şüphelenen Sylvia’nın kariyeri kocası kadar doğal ilerlememektedir. Duygusal ve kırılgan yapısı dolayısıyla Sylvia’yı sürekli intiharın ve ölümün gölgesinde bir yaşam sürer.











 

62) Hemingway & Gellhorn, Philip Kaufman, 2102, ABD


Amerika'nın en ünlü çiftlerinden birinin hikâyesini anlatan film ikilinin 1936’da Florida’da bir barda tanışmasıyla başıyor. Ernest Hemingway (Clive Owen) zaten ünlü bir yazarken, Martha Gellhorn (Nicole Kidman) da 20. Yüzyıl'ın en iyi savaş muhabirlerinden biridir. 5 yıllık evlilikleri sırasında İspanya'ya seyahat ederler ve orada 1936-1939 İspanya İç Savaşı'na tanıklık ederler. Hemingway'den boşanmak isteyen tek kadın olan Gelhorn, yazarın İspanya İç Savaşı’nı konu alan Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı kitabına ilham kaynağı olmuştur.











 

63) Total Eclipse (Tutkunun Şairleri), Agnieszka Holland, 1995, ABD


Dünya edebiyatına damga vurmuş iki büyük Fransız şair, Arthur Rimbaud (Leonardo DiCaprio) ile Paul Verlaine’ın (David Thewlis) dostluğunu ve duygusal ilişkilerini anlatan bu biyografik film, çiftin Paris ve Brüksel seyahatleri sırasında yaşadıklarına, dehalarının arka planına, evli olmalarına rağmen yaşadıkları gizli eşcinsel ilişkiye, alkol ve uyuşturucuyla dolu hayatlarına yoğunlaşıyor.
















 

64) Colette, Wash Westmoreland, 2018, Birleşik Krallık


Colette, Fransız yazar Sidonie-Gabrielle Colette’in (Keira Knightley) hayat hikâyesini anlatıyor. Karizmatik Parisli yazar Henry Gauthier-Villars ile evlendikten sonra Colette, Fransa'nın kırsal kesimlerindeki hayatını, yaratıcı yeteneklerinin kıvılcımlanacağı Paris’e taşınmak için terk eder. Willy mahlasıyla tanınan kocası, kendi isminde yayınlanacak bir romanın gizli yazarı olarak Colette'i kullanmaya başlar. Çalışmaları büyük başarılar elde ettiğinde, Colette, kocasının ona dayattığı edebi sınırlardan kurtulmaya çalışır. Artık kendi adına yazmanın ve yazdıklarını sahiplenerek topluma meydan okumanın zamanı gelmiştir. (Kaynak: https://www.beyazperde.com/filmler/film-244808/)







 

65) Last Call, Henry Bromell, 2002, ABD


Film, ünlü yazar F. Scott Fitzgerald’ın (Jeremy Irons), genç sekreteri, sırdaşı ve daha sonra birlikte geçirdikleri zamanla ilgili anılarını yazan çırağı Frances Kroll’la (Neve Campell) birlikte geçirdiği hayatının son aylarını anlatıyor.



















 

66) Bright Star (Parlak Yıldız), Jane Campion, 2009, Yeni Zelanda


1818’de eşsiz bir doğaya sahip Hampstead’de henüz yirmi üç yaşında olan İngiliz şair John Keats (Ben Whishaw), onun kitabından etkilenip peşine düşen genç komşusu Fanny Brawne (Abbie Cornish) ile gizli bir ilişki yaşamaya başlar. Aralarındaki aşk giderek kök salıp güçlenirken karşılarına çeşitli engeller çıkar. Bu ilişkiye en başta Fanny’nin annesi karşı çıkar. Öte yandan Keats’in bir hastalığı vardır. Buna bir de Keats’in aynı odayı paylaştığı en yakın arkadaşı Charles Brown eklenince işler iyice zorlaşır.











 

67) Mary Shelley, Haifaa Al-Mansour, 2017, Birleşik Devletler


Kadınların geri plana itildiği ve sadece ev işlerine mahkûm edildiği bir çağda, felsefi anarşizmin ilk destekçilerinden babası ünlü William Godwin’in yanında büyüyen ve büyük İngiliz şair Percy Shelley ile bohem ve ihtiraslı bir aşk yaşayan Mary Shelley’in (Elle Fanning) hayat hikâyesini temel alan filmde, yazarın dünya edebiyat tarihine geçecek gotik başyapıtı Frankenstein’ı yazma süreci konu ediliyor.














 

68) Dovlatov, Aleksey German Jr., 2018, Rusya


70’lerin Sovyet Rusya’sısının kültürel ve siyasi portresini de sunan film, yazar Sergei Dovlatov’un (Milan Mariç) hayatından birkaç günlük bir kesit sunuyor. Arkadaşı, geleceğin Nobel ödüllü yazarı Joseph Brodsky göç ederken Dovalatov, karısı Elena (Helena Sujecka) ve kızı Katya (Eva Herr) ile Leningrad’da kalıp normal bir hayat sürmeye kararlıdır. Zamanını yazdıklarını yayımlatmak için koşturmakla geçirir ama Yazarlar Sendikası’na üye olmadığı ve yazıları resmi makamlarca hoş görülmediği için Sovyet dergileri ve gazeteleri tarafından sürekli reddedilir. Zamanının geri kalanında diğer sanatçı ve yazarlarla bir araya gelen Dovlatov bir yandan da kızına bir Alman bebeği almaya çalışmaktadır, ancak aradığı şeyi hiçbir yerde bulamaz.




 

69) Kafka, Steven Soderbergh, 1991


Kafka’nın Şato ve Dava adlı eserlerinden iham alan film 1919’un Kafkaesk atmosfere sahip Prag’ında geçiyor. Bir sigorta memuru ve genç bir yazar olan Kafka (Jeremy Irons), iş arkadaşlarından birinin ortadan kaybolması üzerine onu aramaya başlar ve şehrin dört bir yanındaki bombalamalardan sorumlu olan bir yeraltı grubuna bulaşır. Önemli toplumsal olayları kontrol eden bu gizli örgütü engellemek için aralarına sızar.














 

70) On the Road, Walter Salles, 2012, ABD


Beat kuşağının en önemli temsilcilerinden Jack Kerouac'ın 1957 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan filmde hikâye 1947’de New York’ta başlıyor. Genç yazar Sal Paradise'ın (Sam Riley) hayatı, özgür ruhlu Dean Moriarty (Garrett Hedlund) ve sevgilisi Marylou’nun (Kristen Stewart) gelişiyle sarsılır. Ülkeyi üç yıl boyunca baştan başa katettikleri uzun yolculuk her birinin hayatında silinmez izler bırakacaktır.















 

71) Henry and June, Philip Kaufman, 1990, ABD


1931, Paris. Anaïs Nin’in (Maria de Medeiros) kocası Hugo ile istikrarlı bir ilişkisi vardır ama hayattan daha fazlasını istemektedir. Amerikalı yazar Henry Miller (Fred Ward) ile tanıştığında ilk romanı üzerinde çalışmaktadır. Tanışmalarının ardından Miller ve eşi June'a (Uma Thurman) ve onların bohem yaşam tarzlarına ilgi duymaya başlar. Bu fırtınalı ilişkiye dahil olduktan sonra kendi cinsel uyanışına dair bir günlük tutar. Fırtınalı ilişkileri devam ederken, nihayetinde Nin, Miller'ın Yengeç Dönencesi adlı romanını yayımlamasına yardım eder, ancak o Hugo'ya dönerken Miller'ın ayrılmasını da hızlandırır.










 

72) Sult (Açlık), Henning Carlsen, 1966, Danimarka


Nobel Ödüllü yazar Knut Hamsun’un Açlık romanına dayanan filmde, Pontus (Per Oscarsson) adlı yoksul ve yalnız bir yazar 1890’da aşkını ve eserini yayımlatma şansını bulmak için taşradan Christiania'ya (Oslo) gelir. Ancak karşılaştığı tek şey açlık ve sefalet olur. Yavaş yavaş gerçeklik duygusunu kaybederken insanlık onurunu ve gururunu korumaya çalışır. Bir gazete editörünün (Henki Kolstad) bazı düzeltmeler yaparsa yayınlamayı kabul ettiği bir makale yazmıştır, ancak Pontus avans kabul etmeyecek kadar gururludur. Açlıktan ölmek üzereyken birkaç kuruşa tefeciye yeleğini satar, sonra da bu parayı bir dilenciye verir. Bir yazarın hayatından anlık sevinçler, çaresizlik ve öfkeyle yoğrulmuş bir kesit.






 

73) Dnevnik ego zheny, Aleksey Uchitel, 2000, Rusya


Nobel edebiyat ödülü alan ilk Rus yazar ve şair Ivan Bunin'in özel hayatının yeni ve beklenmedik bir yönünü gözler önüne seren film, 1930'lar ve 1950'ler arasında Fransa, İsveç ve Almanya'da geçiyor. Rusya'dan tamamen izole edilmiş bir göçmen olarak Güney Fransa'da yaşayan Bunin (Andrey Smirnov), karısı Vera (Galina Tyunina), metresi Galina Plotnikova adında genç bir şair ve egzotik güzelliğe sahip opera sanatçısı Marga Kovtun'un dahil olduğu karmaşık bir aşk üçgeninin içine sürüklenir.










 

74) Wilde, Brian Gilbert, 1997, İngiltere


Film, eşcinselliğini keşfettikten sonra şair/oyun yazarı Oscar Wilde'ın hayatındaki kargaşayı yansıtıyor. Constance Lloyd (Jennifer Ehle) ile evlenen ve ondan iki çocuğu olan Wilde (Stephen Fry), Lady Windermere'in Yelpazesi adlı oyununun açılış gecesinde gösterişli, yakışıklı ve züppe şair Lord Alfred Douglas (Jude Law) ile yeniden karşılaşır. İkili tutkulu ve fırtınalı bir ilişkinin içine düşer. Ancak Douglas'ın sert babası Queensberry Markisi (Tom Wilkinson) oğlunun Wilde ile olan ilişkisine sessiz kalmayacaktır.











 

75) Vor der Morgenröte (Şafak Sökmeden), Maria Schrader, 2016, Avusturya


2017’de Avusturya’nın Oscar adayı olan film ünlü Avusturyalı Yahudi yazar Stefan Zweig'ın (Josef Hader) Nazilerin iktidar gelmesinden sonraki sürgün yıllarını, savaşın parçaladığı Avrupa'daki olaylar karşısında "doğru tutum" için verdiği iç mücadeleyi ve yeni bir yuva arayışını anlatıyor.
















 

76) La tregua (Ateşkes), Francesco Rosi, 1997, İtalya


Yahudi asıllı ünlü İtalyan yazar Primo Levi’nin hatıralarına dayanan filmde, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra İtalyan Yahudileri'nin kamplardan çıkıp, eve dönüş yolculukları sırasında yaşadıkları konu ediliyor. 1945 başlarında Kızıl Ordu Auschwitz toplama kampına gelerek İtalyan esirlerin kapılarını açarlar. Kurtarılan mahkûmlar arasında Levi (John Turturro) de vardır. Levi 27 Ocak 1945'te özgürlüğüne kavuşsa da, 19 Ekim’e kadar Torino'ya ulaşamaz. Eski toplama kampı mahkûmları için kurulan bir Sovyet kampında bir süre kaldıktan sonra, Rusya'daki İtalyan Ordusu'ndan eski savaş esirleri eşliğinde demiryoluyla Torino’ya zorlu ve dolambaçlı bir eve dönüş yolculuğuna çıkar.





 

77) Tolkien, Dome Karukoski, 2019, Birleşik Krallık


Hobbit, Yüzüklerin Efendisi serisi gibi çığır açmış eserlerin yazarı İngiliz filolog ve akademisyen J.R.R. Tolkien’ın hayatını konu eden filmde, Tolkien’in (Nicholas Hoult) kardeşiyle birlikte dul bir anne tarafından büyütüldüğü ve şömine başında macera ve gizem hikâyeleri dinlediği çocukluk yıllarından başlayarak, kurduğu arkadaşlıklar ve aşkı keşfetme serüveni anlatılırken, diğer yandan da 1. Dünya Savaşı döneminde başından geçenlere değiniliyor.











 

78) Anonymous, Roland Emmerich, 2011, ABD


Kraliçe I. Elizabeth döneminin siyasi skandallarla dolu İngiltere’sinde geçen hikâye, yüzlerce yıldır pek çok entelektüelin ve araştırmacının kafasını kurcalayan bir soruya odaklanıyor: İngiliz edebiyatının en büyük ismi William Shakespeare'in oyunlarını yazan kişi aslında Oxford Kontu Edward De Vere miydi? Günümüz New York’unda, başlayan film, bir tiyatroda, tüm zamanların en çok sahnelenen oyun yazarının el yazmalarının eksikliğini sorgulamasıyla başlayıp, anlatıcının (Derek Jacobi), izleyicileri Shakespeare'in oyunlarının kökeninin ardındaki farklı bir hikâyeye götürmeyi teklif etmesiyle Elizabeth Londra’sına uzanıyor.










 

79) The Last Station (Aşkın Son Mevsimi), Michael Hoffman, 2009


Jay Parini'nin 1910 yılında geçen aynı adlı romanından (1990) uyarlanan film büyük yazar Tolstoy’un (Christopher Plummer) hayatının son yılını, karısını ve ailesini terk edip evinden kaçmadan önceki son günlerinin gerçek hikâyesini anlatırken, 48 yıllık karısı Sofya (Helen Mirren) ile arasındaki karmaşık ilişkiye odaklanıyor.
















 

80) The Life of Emile Zola, William Dieterle, 1937, ABD


ABD’deki Büyük Buhran sırasında ve Nazi Partisi'nin Almanya'da iktidarı ele geçirmesinden sonra çekilen film, ünlü yazar Emile Zola’nın (Paul Muni), 1862’de Paris’te bir tavan arasını paylaştığı ressam Paul Cézanne ile kurduğu arkadaşlığı ve tanık olduğu birçok adaletsizlikten sonra Paris yaşamının karanlık yüzünü ortaya koyan ilk çok satan kitabı Nana’yla üne kavuşmasını anlatmanın yanı sıra, anti-Semitizm'e karşı verdiği mücadeleyi ve Dreyfus Olayı olarak tarihe geçen davalarda oynadığı rolü ele alıyor.












 

81) Rückkehr nach Montauk (Unutulmayan Aşk), Volker Schlöndorff, 2017, Almanya


Büyük ölçüde Max Frisch'in 1975 tarihli Montauk adlı romanından esinlenen filmde, artık 60'larının başında olan yazar Max Zorn (Stellan Skarsgård), on yedi yıl önce ABD’deki bir kitap turnesinde tanışıp âşık olduğu bir kadınla tekrar bir araya gelip, aşklarını tazelemeyi umarak Long Island Montauk’a döner. Beraber geçirdikleri bu hafta sonu onlara bir geçmiş ve gelecek bahşedebilecek midir?














 

82) The World According to Garp (Garp'ın Küçük Dünyası), George Roy Hill, 1982, ABD


İngiliz yazar John Irving’in 1978 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan filmde, T. S. Garp (Robin Williams), çocuk isteyen ama koca istemeyen, 2. Dünya Savaşı sırasında hemşirelik yapmış feminist bir kadının, Jenny Fields’in (Glenn Close) evlilik dışı oğludur. Garp büyüdüğünde annesinin pek ilgilenmediği güreşe ve yazarlığına ilgi duymaya başlar. Garp'ın yazıları, okulun güreş koçunun kızı Helen Holm’un (Mary Beth Hurt) ilgisini çeker. Oğlunun cinselliğe olan ilgisine entelektüel merak duyan ailesi bir fahişeye onu oğulları için tutmayı teklif eder. Sonrasında Jenny, şehvet ve insan cinselliği hakkındaki gözlemleri üzerine bir kitap yazar ve kısmen otobiyografik olan romanı sansasyon yaratarak Jenny’i feminist bir ikona dönüştürür. Kitaptan elde edilen geliri, evinde sorun yaşayan ve istismara uğramış kadınlar için bir merkez oluşturmak için kullanır. Bu sırada Garp'ın ilk romanı yayımlanır.




 

83) Lucía y el sexo (Lucia), Julio Medem, 2001, İspanya


Lucia (Paz Vega), bir süredir Madrid'de sıradan bir restoranda garsonluk yapan, genç bir kadındır. Uzun süredir birlikte olduğu depresif yazar Lorenzo’nun intihar ettiğini düşünerek (Tristán Ulloa) yeni bir başlangıç yapmak üzere gizemli bir Akdeniz kasabasına gider. Ancak adadaki kişilerle Lorenzo'nun romanındaki karakterlerin geçmişi ve bugünü iç içe geçer.















 

84) Saving Mr. Banks, John Lee Hancock, 2013, ABD


Amerikalı sinemacı Walt Disney (Tom Hanks) iki kızına Mary Poppins hakkında bir film yapmak için söz verir. Ama önce romanın yazarı P.L. Travers’dan (Emma Thompson) izin alması gerekmektedir. 1961’de yazar projeyi görüşmek için Londra’dan Hollywood’a gelir. Fakat yüzleşemediği bazı acıları ve hesaplaşmaları vardır. California’da kaldığı süre boyunca Avusturalya’daki ailesinin geçmişte çektiği sıkıntıları anımsar. O sene kaybettiği babası Mr. Banks, karakterine ilham kaynağı olmuştur. Travers ve Disney film için anlaşmaya varırlar ama Walt Disney’in de masaya getireceği şartlar vardır. Film, Disney’in klasikler arasına girmiş filmi Mary Poppins'in ortaya çıkış sürecini ve "kamera arkasını" ele alıyor.





 

85) A Quiet Passion (Sessiz Bir Tutku), Terence Davies, İngiltere


Modern Amerika şiirinin öncülerinden sayılan Emily Dickinson’ın (Cynthia Nixon), genç bir öğrenci olarak ilk günlerinden, hayatının büyük bölümünü geçirdiği Massachusetts Amherst kasabasında bulunan aile evindeki tanınmayan, münzevi bir sanatçı olarak sonraki yıllarına dek uzanan hikâyesi.

















 

86) Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, Çiğdem Vitrinel, 2014, Türkiye


İlhami Algör’ün aynı adlı romanından beyazperdeye aktarılan filmde, İlk kitabını yazmaya çalışan 'yazar' Arif (Erdal Beşikçioğlu), zamanının önemli bir bölümünü kitabı düşünerek geçirir. Ona göre hayat, özellikle kadınlar ve ilişkiler hakkında çözülmemiş pek çok soru içermektedir. O güne kadar bildiği ya da öğrenmeye çalıştığı her şey, Müzeyyen'in (Sezin Akbaşoğulları) beklenmedik bir şekilde hayatına girmesiyle değişmeye başlar.













 

87) The Squid and the Whale (Mürekkep Balığı ve Balina), 2005, ABD


Başarılı bir akademisyen ve yazar olan Bernard'ın (Jeff Daniels) hayatı karısı Joan’ın (Laura Linney) kendindeki yazarlık yeteneğini keşfetmesiyle altüst olur. Kıskançlık krizleri yaşamaya başlayan çiftin boşanma kararı alması ise Berkman ailesinin genç fertleri Frank'le Walt’un (Jesse Eisenberg) hayatını altüst edecektir. Joan küçük oğlunun tenis hocası ile flört etmeye başlarken, Bernard, 16 yaşındaki oğlunun ilgi duyduğu öğrencilerden birine göz koymuştur. Aniden alınan boşanma kararı aile bireylerinin birbirlerini tekrar değerlendirmesine yol açacaktır. Noah Baumbach’ın kendi hayatından esinlenerek yarattığı film, 80'lerin Brooklyn'inde trajikomik bir aile hikâyesiyle yüzleşiyor. (Kaynak: https://www.beyazperde.com/filmler/film-49124/)







 

88) Juste la fin du monde (Alt tarafı dünyanın sonu), Xavier Dolan 2016, Kanada


Başrollerinde Marion Cotillard, Vincent Cassel, Lea Seydoux gibi önemli Fransız oyuncuların yer aldığı ve Jean-Luc Lagarce’ın oyununda uyarlanan filmde, ölümcül bir hastalığa yakalan yazar Louis (Gaspard Ulliel), ailesine ölmek üzere olduğunu söylemek için 12 yıl önce terk ettiği eve döner. Sanatçının ölümle imtihanı ve mâzinin hayaletleri, yıllardır bir araya gelmeyen aileyi yeniden tek çatı altında buluşturursa da önyargılar ve dizginlerinden boşalan kötücül duygular son birleşme hamlelerine mani olacaktır.










 

89) Breakfast at Tiffany’s (Çılgınlar Kraliçesi/Tiffany’de Kahvaltı), Blake Edwards, 1961, ABD


Truman Capote’nin aynı adlı romanından uyarlanan filmde, piyasada tutunmaya çalışan çiçeği burnunda bir yazar olan Paul Varjak (George Peppard), New York'ta eski bir apartman dairesine taşınır. Çok geçmeden güzel ama tuhaf davranışları olan komşusu Holly Golightly (Audrey Hepburn) ilgisini çekmeye başlar. New York sosyetesinin renkli siması, ayrıksı, saf, pervasız, neşeli, çılgın, acayip ama herkesin sevgilisi Holly taşradan gelmiş, mutsuz bir çocukluğun ardından 14 yaşında evlendirilmiş, aktris olmak için Hollywood'a kaçmış, sonra da New York'a gelmiştir. (Capote'nin romanında Holy'nin bir telekız olduğu açıkça belirtilmişken, sansür nedeniyle filmde bohem hayatı sürdüren ve aldığı armağanlarla geçinen çılgın sosyetik kız haline getirilmiştir.) Holly'nin çelişkili yaşam tarzı, sadece tek bir roman yazmış ve kendine güven sorunları olan Paul Varjak'ı hem şaşırtır hem de onda hayranlık uyandırır.




 

90) The Libertine (Hovarda), Laurence Dunmore, 2004


17. Yüzyıl ingiliz şairlerinden John Wilmot, nam-ı diğer Rochester Kontu, alkol ve sekse olan düşkünlüğü nedeniyle II. Charles tarafından sürgüne gönderilir. Fakat Fransa’dan borç almak isteyen Charles, Fransız büyükelçisinin ziyareti onuruna ondan bir oyun yazmasını ister. Rochester, kralın saltanatını sert bir şekilde eleştiren “Sodom ya da Quintessence of Debauchery” başlıklı bir hiciv yazar. Zamanın tüm kurallarını yıkmayı amaç edinmiş yetenekli, asi, hovarda ve ukala bir şairin kendisini erkenden mezara götüren deli dolu hayatı.









 

91) Papusza (Taş Bebek), Joanna Kos-Krauze & Krzysztof Krauze, 2013, Polonya


Her sahnesi fotoğraf karesini andıran, bu şiir gibi siyah-beyaz filmde, yaygın olarak Papusza olarak bilinen en önemli Polonyalı-Çingene şair Bronislawa Wajs’ın (Jowita Budnik) yükselişi ve düşüşü ve onu keşfeden yazar Jerzy Ficowski (Antoni Pawlicki) ile olan ilişkisi.anlatılıyor. Tümüyle yalnızlığa mahkûm edilmiş bir sanatçının kaderini gözler önüne seren film aynı zamanda savaş sonrası roman dünyasına yakılan bir ağıt adeta.













 

92) Nora, Pat Murphy, 2000, İrlanda


Dublin, 1904. Çekingen genç yazar James Joyce (Ewan McGregor), Galway'den yeni gelmiş genç, dobra bir otel hizmetçisi olan Nora Barnacle’a (Susan Lynch) ilk görüşte tutulur. James kızı tutkulu ve çalkantılı bir yaşamın onların beklediği Trieste’ye kendisiyle birlikte gelmeye ikna eder. James’in alkol sorunu ve pek çok fobisi vardır, eserini asla yayımlantamayacağı korkusuyla eziyet çekmektedir. Nora'nın sadeliği ve mizahı onun istikrarsızlığını pekiştirse derin bir cinsel aşkla birbirlerine bağlıdırlar.











 

93) The Invisible Woman (Görünmeyen Kadın), Ralph Fiennes, 2013, İngiltere


1857’de, on sekiz yaşındaki İngiliz aktris Ellen "Nelly" Ternan (Felicity Jones), Londra'daki Haymarket Tiyatrosu'nda sahne alırken kırk beş yaşındaki Charles Dickens (Ralph Fiennes) tarafından fark edilir. Filmde, enerjisini, edebiyata ve fikirlere olan tutkusunu paylaşmayan eşiyle hayal kırıklığı yaşayan Dickens’ın, kariyerinin zirvesindeyken, ölümüne kadar gizli sevgilisi olacak genç bir kadınla tanışması ve ilişkileri anlatılıyor.













 

94) Before Night Falls (Karanlıktan Önce), Julian Schnabel, 2000, ABD


Film, 1943 doğumlu Kübalı şair ve romancı Reinaldo Arenas'ın hayatını konu alıyor. Bekar bir anne ve ebeveynleri tarafından büyütülen Arenas (Javier Bardem) 1960'larda eğitimine devam etmek için taşındığı Havana’da tutkularını ve cinselliğini keşfeder. Bir yarışmada mansiyon ödülü aldıktan sonra ilk eserini yayımlatma şansı bulan Reinaldo, çalışmaları ve diğer açık eşcinsel erkeklerle arkadaşlıkları sayesinde kendini bulmaya başlar. Küba'da siyasi ortam giderek gerilirken Arenas 1970'lerin başında cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla ve resmi izin olmaksızın yurtdışında yayın yapmaktan tutuklanır. On yıl boyunca hapishaneye girip çıkar, birkaç kez ülkeyi terk etmeye çalışır ama başaramaz. 1980'de Arenas nihayet ABD’ye gitmek üzere Küba'dan ayrılır ve yakın arkadaşı Lazaro Gomez Carriles ile yeni bir hayata başlar. Birkaç yıl sonra AİDS teşhisi konan Arenas acı içinde geçen bir dönemin ardından 1990'da ölür.


 

95) Impromptu (Hiç Ummazken), James Lapine,1991, İngiltere


1830'ların Fransa’sı, sansasyonel aşk romanlarının başarılı ve kötü şöhretli yazarı Barones Amantine-Lucile-Aurore Dupin eşinden boşandıktan sonra Paris'te George Sand (Judy Davis) takma adıyla yaşarken erkek gibi giyinme alışkanlığı edinmiştir. Daha tanışmadan müziğine âşık olduğu hassas Polonyalı piyanist/besteci Frédéric Chopin'le (Hugh Grant) romantik bir ilişkiye girmek için onun peşine düşer ve ona bir erkek gibi kur yapar. Fakat Chopin ile Sand aşkının Chopin’in sağlığına zarar vereceğini düşünenler vardır. Sanat tarihinin en ilginç ilişkilerinden birine değişik bir bakış getiren film, 1940'lı yıllarda ünlü A Song to Remember - Ölmeyen Şarkı adlı müzikal melodramla kitlelere mal olan bu acılı öyküyü, bu kez İngiliz usulü esprili, hafif bir üslupla yeniden ele alıyor.




 

96) The Raven (Kuzgun), James McTeigue, 2012, ABD


Bir seri katil, Amerikan edebiyatının unutulmaz isimlerinden Edgar Allan Poe'nun eserlerinden esinlenerek korkunç cinayetler işlemeye başladığında, Baltimore'lu genç bir dedektif olan Fields (Luke Evans) katilin hikâyeleri gerçeğe dönüştürmesini engellemek için Poe (John Cusack) ile işbirliği yapma yoluna gider. Bu kedi-fare oyunu sırasında yazarın sevgilisi Emily Hamilton (Alice Eve) katilin birincil hedefi haline gelince işler iyice kızışacaktır. Filmin yönetmenliğini V for Vendetta filmi ile tanınan James McTeigue'nin üstleniyor.












 

97) Conversations with God (Tanrı ile Sohbet), Stephen Deutsch, 2006


Neale Donald Walsh tarafından yazılan dört ciltlik çok satardan hareketle senaryolaştırılan filmde, istemeden ruhani bir haberci ve çok satan bir yazar olan bir adamın dramatik gerçek yolculuğunu anlatıyor. Araba kazasında yaralanıp işini ve evini kaybeden Neale (Henry Czerny) hayatta kalmak için mücadele eder. Kafasındaki soruları tanrıya soran Neale aldığı cevaplarla kendine yepyeni bir hayat kuracaktır.















 

98) House by the River, Fritz Lang, 1950, ABD


Bir nehir kenarında güzel bir evde yaşayan, herkesle iyi geçinen, iyi bir eşe sahip esprili Stephen Byrne çok yetenekli olmasa da daima iyi bir yazar olmak için çabalamaktadır. Eşi Marjorie’in evde olmadığı bir gün, istemeden evin çekici hizmetçisini öldürür. Bu sırada eve gelen engelli kardeşi John’u cesedi ortadan kaldırmaya ikna eder ve kızın cesedini nehire atarlar. Fakat talihsiz kızın aniden ortadan kaybolması poliste şüphelere yol açar. Bir süre sonra çuvalın içindeki ceset Stephen'ın evinin yanından geçer ve polis tarafından bulunur. Tüm deliller John’u göstermektedir. İnsanca duyguların ve değerlerin bir kenara itildiği bir Fritz Lang filmi.









 

99) Big Sur, Michael Polish, 2013, ABD


Jack Kerouac'ın 1962 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan filmin hikâyesi, Kerouac’ın (Jean-Marc Barr) California, Big Sur'da geçirdiği zamana ve alkolizm nedeniyle yaşadığı zihinsel ve fiziksel bozulmadan ve ani başarısının baskılarından kurtulmak amacıyla arkadaşı Lawrence Ferlinghetti’nin (Anthony Edwards) Bixby Kanyonu'ndaki kulübesine yaptığı üç kısa ziyarete dayanıyor.















 

100) Another Woman (Bir Başka Kadın), Woody Allen, 1988, ABD


Ellili yaşlarını sürmekte olan ve orta yaş krizi yaşayan New Yorklu felsefe profesörü Marion Post, yeni bir kitap yazmak için izne çıkar. Ancak oturduğu binada inşaat çalışması olduğu için, huzur ve sükunet bulmak amacıyla şehir merkezinde, bir psikiyatrın ofisinin yanında bir daire kiralar. Fakat çalışması, komşu ofiste terapistin yürüttüğü analiz sebebiyle kesintiye uğrar. Anlaşılan o ki psikolog, hayatının sahte ve boş olduğuna dair artan bir duygudan mustarip olduğu için kendisinden yardım isteyen Hope adında hamile bir kadınla hayat ve mutsuzluk üzerine konuşmaktadır. Marion, tamamen tesadüf eseri kulak misafiri olduğu bu seansları dinledikçe kadına hayran kalır ve o da kendini sorgulamaya başlar.






 

101) Nocturnal Animals (Gece Hayvanları), Tom Ford, 2016, ABD


Austin Wright'ın 1993 tarihli Tony ve Susan romanından uyarlanan filmde, bir sanat galerisi sahibi olan Susan Morrow (Amy Adams), 19 yıl önce yazar eşi Edward Sheffield’ı terk etmiş, ikinci evliliğini yaptığı doktor eşiyle düzenli bir hayat sürmektedir. Bir gün posta kutusunda, ona fikrini soran eski eşinin hiç yayımlanmamış ilk romanının taslağını bulur. Susan, romanın bir matematik profesörü olan kahramanı Tony’nin (Jake Gyllenhaal) ailesi ile çıktığı bir yolculuğu anlatan Nocturnal Animals adındaki bu tekinsiz kitabı elinden bırakamaz. Eski kocasının sembolik bir intikam hikâyesi olarak yorumladığı bu şiddetli gerilim romanının yaratığı tehlikeli duygular içini kemirmeye başlar.











Üst
bottom of page