top of page


Gündelik Şeylerin Görünmez Güzelliği
Kurt Vonnegut insan doğasındaki bir kusurun da herkesin ‘inşa’ etmek istemesi; ama kimsenin bakım ve onarım işleriyle uğraşmak istememesi olduğunu söylüyor. Üstad Yanagi ise “Her şeyin makinelerle üretileceği yakın gelecekte, insan elinin vaktiyle böyle hayret uyandıran maharetleri olduğuna şaşılacak diyor” ki haklı…
Sona Ertekin


''Bir Hikâye Anlatmak''
... hikâyelerin edebiyatta olup olmaması beni gerçekten ilgilendirmiyor. Samimi olmam gerekirse, bu hayat yaşandığı ve ben de onda bir tür anlam gördüğüm için onu korumak isterim, kaybolmasın diye, unutulmasın diye. İster şehir hayatına oturtulsunlar ister köy hayatına, aslında hikâyeler sonlarında başlar, yani hayatta.
John Berger & Susan Sontag


Editörün Yazar Olarak Portresi
Punctum Söyleşileri'nde konuğumuz İshak Reyna. ''Editörün Yazar Olarak Portresi'' başlıklı söyleşinin moderatörlüğünü Oğuz Tecimen üstlenecek. Yazarın, Tuşların Kardeşliği, Azınlık ve Kitapların Yolculuğu eserleri ile diğer deneme ve derlemelerinden hareketle edebiyat, eleştiri, otobiyografik kurmacalar ve profesyonel okurluk gibi temalara uzanan bir sohbete eşlik edeceğiz.
Punctum Dergi


“Popüler” Nedir? Kemal Sunal’ın Sonuncu Rolü
... Kemal Sunal kendinde bulduğu bu yüzü oynadı. Öyle ki tüm Kemal Sunal filmlerinin adeta Sunal’ın yüzünü, jest ve mimiklerini tekrarlamak gibi basit bir nedenle çevrildiğini söyleyebiliriz. Hatta tüm filmlerinin Kemal Sunal’ın yüzü tarafından yazıldığını ve oynandığını.
Mahmut Mutman


Afşin Kum ile Söyleşi: Yerli Bilimkurgu
Punctum Söyleşileri’nde konuğumuz, yazar Afşin Kum’du. Romancıyla ''Sıcak Kafa'' ve ''Kübra'' kitaplarından hareketle fantastik ve bilim kurgu öğelerinin Türkçedeki imkânlarını tartıştık. Moderatörlüğünü Murat Erşen’in üstlendiği söyleşide kıyamet-sonrası evren tahayyüllerinden zaman kavramına ve absürdizmin dinamiklerine uzanan bir sohbete eşlik ettik.
Punctum Dergi


Televizüel İmgeler, Montaj ve “Muhtelif Haberler”
Sinemanın aksine, televizyon olan biteni şimdiki zamana indirger, en azından geleneksel kullanımıyla. Ama bir farkla, imkânsız olarak olup bitmiş olanın “nasıl imkân dahilinde olduğunu” yani “inanılmazlığını” bir kez daha düşündürerek ve onu kendi (düşünsel) gücünden yoksun kılarak.
İpek Gürkan


Kritiği Değiştirmek: Orhan Koçak’ın Orhan Pamuk’u
Romancı ile edebiyat eleştirmeni arasındaki ilişkiyi bir köle efendi diyalektiğine yerleştirdiğimizde bu boyut eleştiriyi ve kurmacayı nasıl tahrif eder? Burada tahrifatı bir tür poiesis, büyülü bir işlem ya da kurtarılmaya değer malzemenin işaretlenişi biçiminde de düşünmeli.
Cana Bostan


''Biz, Halk'': Toplanma Özgürlüğü Üzerine Düşünceler
“Biz” olan halk kendini temsil etmekten daha başka bir şey yapar, kendini halk olarak kurar; bu kendini yaratma ya da kendini kurma eylemi herhangi bir temsil biçimiyle aynı şey değildir.
Judith Butler


Popülizmi Düşünmek: Halkın bir geleceği var mı?
Bugün, bir sözcük her yerde zafer kazanıyor, adalet sözcüğü. Adalet teorileriyle birlikte hem genel popüler duyguda hem siyaset felsefesinde. Ama eşitliğin gerçek dilini de yeniden konuşmaya ihtiyacımız var.
Pierre Rosanvallon


Kanlı Bir Mesele Olarak Felsefe
Filozof ölmeyi tercih ettiğinde –inançlarıyla tutarlılık meselesi olarak öldüğünde– felsefe neşvünema bulur. Sokrates’in ölümü, muazzam tesirleri olan gelecek kuşakların önünü açmıştır; ki yazılı bir eserin yokluğunda az buz bir mucize değildir bu.
Costica Bradatan


Yazarlar Neden Yazar?
Orwell’in makalesi kısaca her bir saiki sırayla özetler. İlki, Orwell'in “zeki görünme, hakkında konuşulma, ölümden sonra hatırlanma arzusu" olarak tanımladığı “katıksız egoizm”dir. Kimsenin yazma motivasyonunun bu olduğu sonucuna varmak isteyeceğinden emin değilim, öyle olsa bile.
David Beer


Hayalet Köpek İlkesi
hakiki ve canlı insan iletişiminde anlam nadiren en önemli şeydir. Bu gerçeğe şahsen -ve artık kamu önünde- Hayalet Köpek İlkesi diyorum. Bu ilke adını Jim Jarmush’un 1999 yapımı Hayalet Köpek: Samuray’ın Yolu filminden alıyor.
Lily Meyer


Halkın İkili Kimliği* / Bir Halk Nedir?**
Bizim çağımız, dışlanmışların halkını kökten biçimde elemek suretiyle, halkı bölen yarılmayı doldurma yönündeki -yatıştırılamaz ve yöntemsel- bir teşebbüsten başka bir şey değildir.
Giorgio Agamben


Gabriel García Márquez Yaşasaydı Romanının Netflix Uyarlaması Hakkında Ne Düşünürdü?
Netflix’teki uyarlamaya bakılınca Yüzyıllık Yalnızlık’ın ne kadar edebi olduğu; Kafka ve Borges’e, Faulkner ve Rabelais’ye, Decameron ve Arap Şövalyeleri’ne ne kadar borçlu olduğu; Cervantes’in en ciddi torunlarından biri olduğu pek anlaşılmıyor.
Ariel Dorfman


Kukla Tiyatrosu Üzerine
Kleist, (bir zamanlar İnsanın Düşüşü’nü herkesten daha iyi anladığını iddia eden) Kafka ile İnsanın Düşüşü’nü uzak geçmişteki tarihsel bir olay olarak düşünmemize neden olan şeyin yalnızca zaman kavrayışımız olduğu içgörüsünü paylaşır.
Heinrich von Kleist


Tekrar Tekrar Okudum!
Yazar, editör ve çevirmenlere tekrar okudukları eserleri sorduk. Tekrarın yatıştırıcı doğasına bazen de tekrara düşmenin metni sönümleyen işleyişine ilişkin pasajlar geldi.
Punctum Dergi


Hovsep Vartanyan'ın Akabi Hikâyesi
Bu yıl Türkçe yazılmış ilk roman olarak bilinen Hovsep Vartanyan'ın Akabi Hikâyesi Aras Yayıncılık'tan çıktı. Betül Bakırcı'nın Ermeni harfli Türkçeden günümüz Türkçesinin standartlarına çevirdiği metnin daha önce Andreas Tietze tarafından yapılan akademik bir neşrini okumuştum.
Fatih Altuğ


Dostluk (dostluğa, ölüme, unutuşa ve edebiyat tarihine dair) *
Bir dosttan bahsetmeye nasıl yanaşır insan? Ne methiye düzmek, ne de bazı hakikatlerin tecellisi için. Karakterinin hususiyetleri, varoluşunun biçimleri, yaşamının dönemleri, kendini sorumsuzluk raddesinde sorumlu hissetmiş olduğu araştırmayla uyum içinde bile kimseye ait değildir.
Maurice Blanchot


Georges Didi-Huberman’ın Kütüphanesi’nde *
Bir kütüphanede olma fikri ile bir adada olma fikri arasında bence bir çelişki var, çünkü eğer adadaysam kitaplığım yoktur. Kitaplığıma yürekten bağlıyım. Yeniyetme çağımdan beri inşa ediyorum kitaplığımı. Tam sayısını bilmiyorum ama aşağı yukarı 45 bin kitap barındırıyor olsa gerek.
Georges Didi-Huberman


Didi-Huberman Foucault'yu Anlatıyor
Foucault’yu okumaya tutkuyla başlamıştım ve üslubunun güzelliği -bu onun başka bir yanıydı- beni kendimden geçiriyordu. Olağanüstü bir yazardı. Kanıt mı? Bilginin Arkeolojisi üstüne notlar almaya çalışırken, neredeyse bütün kitabı baştan yazmıştım. Cümlelerini bozamadım. Kesilip birbirinden ayrılamayacak kadar güzeldiler.
François Caillat


“Ortaçağı Düşlemek”: Yayınlanmamış Bir Fragman
Benim Ortaçağım geleceğe dair bir nostaljiyi barındıran gerçekçi bir dönemdi. Fakat şimdiye dek gördük ki Ortaçağ, tanım gereği, daima haklı olduğunu varsayan bir Gelenek tarafından da model alınabilir.
Umberto Eco


Müzakere Cumhuriyeti: Habermas 90 Yaşında
“Muhtemel dünyaların en iyisinde yaşadığımıza” dair ahmakça iddia, statükonun elindeki en iyi savunma değildir. Birinin felsefesi, çeşitli şahsi kusurları, hataları ve yetersizlikleri eleştirmek için sağladığı fırsatların borazanlığı yaptığında, mevcut toplumsal ve ekonomik yapıları onayladığını hasır altı etme onu çok daha verimli yapar.
Raymond Geuss


Nesneler Âleminde Bir Hâletiruhiye
Arter'deki ilk özel koleksiyon sergisi Farz Et Ki Sen Yoksun'dan yola çıkılarak hazırlanan kitapta küratör Selen Ansen ile yazarlar Claudia Swan ve Cana Bostan'ın metinlerine 400'e yakın sanatçının eserlerinden görseller eşlik ediyor. Sergi Aralık 2024 tarihine dek gezilebilir.
Esra Beşiroğlu


Sinemada Bakış: Lacan’ın “le regard” (gaze) kavramı ve bakma/görme’den (look, vision) farkı
Jean-Luc Godard 1968'de anlatıya son verdiğini ilan etti. Ona göre anlatı, seyirciler için ideolojik bir tuzaktan başka bir şey değildi, sonraki kariyeri de, görüntülerin radikal bir şekilde yan yana getirilmesi uğruna anlatının terk edilmesinin bir kroniği olmuştur, ancak Hollywood’un, hevesli seyircileri, bakışa ideolojik ihanetinin tuzağına çekmek için kullandığı fantazmatik anlatı mutlaka ideolojik değildir. Fantazmatik anlatı sinemanın politik savaş alanıdır.
Todd McGowan


Eleştirel Düşünce için Yedi Alet
Dennett’in kullandığı ilk alet katı entelektüel dürüstlüğü salık veriyor, kendini tahkik etme, yargılama ve yanılgıyı kabul etme. Tipik olarak bunu şu şekilde tarif ediyor: “Bir hata yaptığınızda, derin bir nefes alıp dişlerinizi gıcırdatmayı ve kendi hata hafızanızı kıyasıya yoklayarak, onu elinizden geldiğince duygusallıktan uzak, tarafsız bir şekilde incelemeyi öğrenmelisiniz.”
Daniel Dennett


hayat kuru, hayat kurak
Bir sinema filmine nasıl bağlanılır diye sorulsa, sözü edilen filmin insanın ruhunda açtığı müzikal gamla bağ kurulur, derdim. O özgün gam, başka bir eserde yeni bağlamları rezone edecek kadar kuvvetli olduğunda, bir film anıya dönüşebilir. Sinemanın en belirleyici kipliği deneyimsel geçirgenlik taşıması. İzlemeyi deneyime vardıran etki de bu geçirgenlikten geliyor.
Sema Kaygusuz


Jakuzide Üryan, Kara Boşluğa Nazır: Edebiyatın ve Manifestoların Sonunun Ardından Bir Edebiyat Manifestosu
Günümüzde edebiyat ne âlemde? Kamusal ve varoluşsal gücünü kaybettiği bir çağda artık ne anlamı var edebiyatın? Trajik ve devrimci yazının yasını tuttuğumuz bir zamanda ne yazılabilir, nasıl yazılabilir?
Lars Iyer


Kafka’nın Akademi için bir Rapor'unda Dönüşüm
Bilindiği gibi, Kafka’nın eserlerinde fiili dünyada varolan yer ve kişi adlarına veya yaşanmış olaylara doğrudan atıflara hemen hiç rastlanmaz. Fakat bu istisnai parçada RotPeter’ı yakalayıp Avrupa’ya getiren sömürge şirketi, yirminci yüzyıl başında Almanca konuşulan dünyada ve Amerika’da adı hemen herkesçe bilinen Hagenbeck şirketidir.
Emine Ayhan


Gösterenlerin Özgür Oyunu: Nuri Kuzucan'ın Pasaj'ı
Mükemmel, her bakımdan tamamlanmış işler sunma konusunda temkinli bir konumu tercih ettiğini belirtiyor Kuzucan, belki de bu buyur etme halini sürekli kılabilmek için. “Olanakları paylaşmadan ya da başkalarının katkısı olmadan yeni bir değer oluşturmanın imkânı yok” diyor, beraber çalışmanın önemine vurgu yaparken. Öyle sanıyorum ki, aynı ilkeyi izleyiciyle ilişkilerde de muhafaza etme, çalıştırma arzusunda.
Abdurrahman Aydın


Shakespeare'den nefret etmeyi neden bıraktım?
Shakespeare’in müstehcenliği benim için çok önemli bir hale gelmişti, çünkü müstehcenlik cazın unsurlarından biriydi; ve caz benim yalnızca Zenciler arasında deneyimlediğim ve daha sonra utanmam gerektiği öğretilen, Amerikalıların çoğunun kaybettiği; bedene dair muazzam, sevgi dolu ve gerçekçi bir saygıyı ve bedenin içerdiği o dile dökülemeyecek gücü ortaya çıkarmıştı.
James Baldwin


Auerbach’ın Mimesis Tarihi Üzerine
Geleneksel formların ihlal edildiği anlar / uğraklar, alternatif ilkelerin yeni formülasyonu, yeni bir başlangıç, kişisel konuşma, edebi konuların değişmesi… Bunun sonucunda “insan gerçekliğinin ortak ve çok yönlü dünyasına” ilişkin yeni bir bakış açısı ve yeni bir ton ortaya çıkar: “Modern edebiyatta taklit tekniğiyle, tipi ve toplumsal konumu ne olursa olsun herhangi bir karakter ciddi, problematik ve trajik bir anlayışla ele alınabilir.”
Gunter Gebauer & Christoph Wulf


Linguistik Kolonizasyon: Kürd Filmlerinde Dilin Kullanımları
Türkçenin yanı sıra Kürdçe de “kekeleyen”, “inleyen”, “gevelenen” bir sese dönüşmektedir Kürd filmlerinde. Türkçe Kürdlerin anadili olmadığı için; Kürdçe de sömürgenin “standardize” olmamış, asimile edilmiş, zayıf bırakılmış dili olduğu için film kişileri her iki dilde de yersizyurtsuz gibidir.
Sebahattin Şen


(Seferî) Mizahın Politikası Üzerine: Die Partei, Filistin ve Critchley
Critchley’ye göre doğru mizahın iyileştirici olması beklenir, hiciv başka bir dünyanın var olabileceğine dair dönüştürücü etkinin keşfedilmesine katkı sağlamalıdır. Komedyen herkesin yabancılaştığı şeydeki kanıksanan kısmı ve olağandışı kılınanın olağanlaştırılmasını risk alarak esprileştirdiğinde bizi toplumsal yapıdaki çarpıklıkla yüzleştirir, kendimize itiraf edemediğimiz gerçekleri gülünç bulmaya ve dönüşmeye başlarız...
Yağız Alp Tangün


Gölgeler Arasında
Hannah Arendt’in “tarihsel hakikat” konusunda söylediğini buraya da uyarlayabiliriz: Yazarlar söz konusuysa “mitolojinin o eğlenceli oyun sahasını terk etmemiz” yerinde olur. Sanırım bunu idrak edememek, kişisel olarak sınır çizgisinin bulanıklığını kabullenemeyenlerin kabahati. Ne de olsa neoliberal rasyonalitenin en önemli ezberlerinden biridir bu: Olup bitenler bireyden başkasının kabahati olamaz; dolayısıyla yapısal sorunları çözmekle de birey mükelleftir.
Utku Özmakas


İdol ya da Tablonun Görkemi
Resim, hayranlığı orijinalden çalıp benzerliğe aktararak dünyanın görünürlüğünün prestijini yıkar ve bu anlamda fiziğin epistemolojik önceliğini iptal eder. Bakışı dünyaya dair zincirlerinden ve kozmik hapsinden kurtarır.
Jean-Luc Marion


Adorno’nun Boşlukları*
Adorno, hareketinin motivasyonunu tıpkı bir davada savunma yapan bir avukat gibi haklı olma ve muhtemel muhaliflerini ikna etme zorunluluğundan almayan “Post-Sokratik” bir felsefe yapma biçiminin peşine düşmüştü. O halde, Minima Moralia’yı oluşturan mikro-soruşturmaların, uzlaşma talep etmeyen ancak başka türlü bir akla yatkınlığa sahip olan bir dizi imge, varsayım, içgörü, hatta (bir tür) “argüman” olması gerekir.
Raymond Geuss


''Oraya Kendimi Koydum'' (Şairlerle Söyleşi)
... belgesel şiir, yazıyı sessizliğin yerine geçirme çabası olarak değil, tam tersine sessizliği içinde barındırma çabası olarak kullanır. Bu yaklaşım, sessiz yığınların özgün deneyimlerini ve ifadelerini koruyarak onları tarih anlatısına katma amacını taşır. Oraya Kendimi Koydum’da yapmaya çabaladığımız şey, sözlü tarih kayıtlarının şiirin dilinde özgün bir şekilde ifade edilmesi değildi. Belgenin sesini çalmak yerine ona saygı duyarak duyulur kılındığı bir örnek oluşturabil
Belma Fırat


Milan Kundera ile Söyleşi
''Rus işgalinden sonra, benden herhangi bir şey yayınlamak, oynamak mutlak surette yasaklandı. İşten atıldım, artık neredeyse var değildim, (...) o dönem taksi şoförlüğü bile yapamıyordum; yapmak istesem, reddediliyordum.''
Punctum Dergi


J. W. Dunne ve Rüyalara Karışan Gelecek
“Dunne, öldükten sonra sonsuzluğun üstesinden nasıl gelineceğini öğreneceğimiz konusunda bize güvence verir. Yaşamlarımızın tüm anlarını açıp istediğimiz biçimde birleştireceğiz. Tanrı, dostlarımız ve Shakespeare bizimle olacak.”
Murat Erşen


Temsilin Zamanından Arzunun Zamanına
Şimdinin eskatolojisi gelecek fikrinin kötürümselleştirilmesidir. Dramatik yapıda zamanın niteliğinden söz ederken Goethe, “gelecek yokluğu kötülüktür” demişti; değişime uğrayan metinlerin zamanı hakkında konuşurken ise Heiner Müller, “gelecek sevgisi nekrofilidir” diyecektir.
Süreyya Karacabey


Yazma Ritüelleri
Utku Özmakas ve Yasin Karaman yazma ritüelleri üzerine söyleşiyor; Sylvia Plath'den Jonathan Franzen'a, Agatha Christie'den Hemingway'e, Proust'tan Flaubert'e, Cortazar'dan Sartre'a, çeşitli yazarlara değinerek yazma sürecindeki disiplin pratiklerinin karşısına eserin formuna ruh üfleyen ilham seanslarının antropolojisini koyuyorlar.
Utku Özmakas / Yasin Karaman


Sürekli Demokrasiyi Ararken
Akal için demokrasi özü gereği zaten süreklidir. Kesintiye veya bir sınıra maruz kaldığında, demokrasi demokrasi olmaktan çıkar. Bu noktada “sürekli” sıfatı, kitapta sıkça geçen bir diğer sıfat olan “sınırsız”da anlamını koyulaştırır.
Eylem Canaslan


Birkaç Filistin: Opera Ölümleri, Gerçek Ölümler ve Islık Ölümler
... geçmişte kalmış bir ölümü araştıranın bugün ölümün hâlâ mümkün olduğunu öğreneceğini söylüyor. Bir çözüm önermiyor. Çözümsüz bir acının içinden bir ıslık gibi çıkıyor çizdiği ölümler. Belki de çölde unutulmuş dönüp dolaşan sesler gibi.
Süreyyya Evren


Mutfakta Neler Oluyor? Aile, Kültür, Hafıza
O halde yemek yapmak, tarif paylaşmak, birlikte yemek, hangi yemeği yapacağına karar vermek, yemek pişirirken tanışmak, bir masa etrafında buluşmak, farklı mutfak kültürlerini öğrenmek, haz duymak, koklamak, tadına bakmak, sofra kurmak ve daha fazlası benliği ortaya koymakla, ait olmakla ve hissetmekle nasıl ilişkilenir?
Dilan Salkaya


Bana Hikâye Anlatma (mı?): Estetik Bir Edim Olarak Tarih
Geçmişe ilişkin kimi izler üzerinden onun sahici bir fotoğrafını çekme gayretindeki tarihçi, bütün bu faaliyeti süresince yaptığı işin dil dolayımında olduğunun ve onun merceğinden süzüldüğünün ayırdında mıdır?
Barış Aydın


Çağrılmayan Nokta: Raster/Vektör Üzerine Düşünceler
Çözünürlüğü, keskinliği ne kadar yüksek olursa olsun bir şeyi bir göstergeyle kesmenin bedeli şeyin kendisinin kaybedilmesidir. Gerçeğin geriye dönük kurulması da bu anlamdadır: sadece ve sadece gerçeği göstergeyle kestiğimiz için, gerçek diye bir şey ortaya çıkar.
Nüvit Bingöl


Bir Kozmos Filozofu: Gaston Bachelard
Bachelard’a göre bir dil, semantik çabadan daha çok imgeleriyle gelişir. Düşünür, edebi imgeyi bir patlayıcıya benzetir çünkü edebi imge, yapılmış, bitmiş cümleleri parçalar. Kısacası kelimeleri hareketlendirir.
Zeynep Bengü


Proust'un Dersi
Proust'un dersi yazara yazmaya nasıl karar verebileceğini öğretir. Proust'un eserindeki en büyük serüven, yazma kararının bu sahnelenmesi, uygulamasıdır ve ben bu kararı birbirini izleyen üç eylem/perde, üç büyük uğrak şeklinde görüyorum.
Roland Barthes
bottom of page